29 Ocak 2013 Salı

BRUSSEL - BRUXELLES


Avrupa Birliği'nin merkezi olan Brüksel her zaman Amsterdam ve Paris arasında seyahat edenlerin durak noktası olmayı başarmış ise de ilgi odağı olamamıştır. Belki de koskoca AB'nin başkenti olmanın verdiği vakar ve kibir Brüksel'de bürokratik bir şehir intibası yaratmaktadır. Bayan PekYer ile bu olumsuz yorumları bertaraf ederek Bürksel'e doğru yola koyulduk.



Merkez İstasyon'a çok yakın olan Grasmarkt'ta yer alan otelimiz The Moon'a bavullarımızı bırakmamızla birlikte kendimizi şehrin göbeğinde bulduk. Sokaktan kendimizi salmamızla birlikte karşımıza akla Walter Benjamin'in "Pasajlar"ını anımsatan Galeries Saint Hubert çıktı. Harika bir mimariye sahip bu turist atraksiyonu binaya tekrar dönme niyetiyle yolumuza devam ettiğimizde ise Grand Place ile yüzleşmek durumunda kaldık. Şehrin belediye sarayına da ev sahipliği yapan bu meydanı sabahın kör ayazında rüzgara açık olduğundan uzun uzadıya görme imkanımız olmadı. Rotamızı Brüksel'in yersiz simgesi işeyen çocuk heykeli olan Manneken Pis'e çevirdik.



Yağan yağmur ve sabah soğuğu birleşince soluğu biraz ısınmak ve yağmurdan korunmak amacıyla çizgi roman müzesinde almaya karar verdik. Tenten, Şirinler, Yakari, Red Kit gibi çizgi romanların beşiği olan bu ülkenin çizgi roman üzerine bir müze barındırması kaçınılmazdı. Kısaca adı CBBD olan bu müze çizgi roman okuyan veya bu karakterlere aşina olanlar için mutlaka görülmeli. Çizgi roman severleri bu şehirde bekleyen diğer bir sürpriz ise duvar graffitileri. Haritada belirtilen Comic Strip Walk takip edilerek bu sevimli graffitiler başınızı kaldırdığınızda görülebilmekte.

 


Müze çıkışı Gotik St. Michael and St. Gudula Katedrali üzerinden sabah ziyaret edemediğimiz pasaj ve civarını görmeye karar verdik. Birçok hediyelik eşyaya sahipliği yapan bu pasajın orta kapısından çıktığımızda ise Beyoğlu balık pazarını andıran bir manzara ile karşılaştık. Neredeyse "Biyrûn" diyecek Rue Des Bouchers üzerinde yer alan garsonları ekarte ederek arkamızda turistik restoranları bırakmak suretiyle Grand Place civarını gezmeye koyulduk. Yeteri kadar çikolata, dantel ve waffle mağazası gördüğümüze kanaat getirdiğimizden Bayan PekYer'i hoşnut etmek adına Brüksel'in ikinci el dükkanlarına ev sahipliği yapan Marolles'e doğru yola koyulduk. 

Marollen'de yer alan Place du Jeu-de Balle'de kurulan bit pazarını da görme niyetimiz vardı ancak pazarın sonuna yetişebildik. Her ne kadar ben sükut-u hayal yaşasam da Bayan Pek Yer eldekilerle yetinmeyi bildi. Ayrıca bit pazarı güzergahında yer alan Rue Blaes ve Rue Haute bir çok ikinci el ve antika mağazası bulunması bizim açımızdan bir teselli oldu. Ayrıca bu iki paralel cadde arasında yer alan Rue des Renards ve üzerindeki sevimli ıvır zıvır eşyalar barındıran mağazalar görülmeli. Bu rotanın sonunda da sokağın köşesinde yer alan La Brocante'de canlı caz müziği eşliğinde yerel Belçika yemeği "stoemp" yenmeli. Bu arada Marollen  gezisi sırasında solunuzda heybetli bir yapının çatısını göreceksiniz, ki kendileri Brüksel Adliye Sarayı olup; saray kelimesinin hakkını vermektedirler.



Gün ışığından daha fazla yararlanmak adına gündüz gözüyle şehri gezmek, havanın kararmasıyla birlikte de Magritte Müzesi'ne gitme niyetindeydik. Ancak saat 4 gibi müzeye ulaşmamızla birlikte bu saatten sonra artık ziyaretçi alınmadığını öğrenince soluğu tıklım tıkış olan müze mağazasında aldık. Hevesimiz bir kere kırıldığından çevrede bir çok müze yer almasına rağmen kendimizi Place Royale ve Coudenberg'in karşısındaki merdivenlerden  aşağı saldık. Ancak bahsettiğimiz üzere adı Mont des Arts -Sanat Tepesi- olan bu bölge bir çok müzeye ve sanat galerisi olan BOZAR'a ev sahipliği yapmakta.




Havanın kararması ile birlikte dükkanların kapanacağını umarak Danseart bölgesine doğru yola koyulduk. Rue Antoine Danseart üzerinde bir çok butik ve ilginç objeler satan mağaza yer almakta. Ayrıca şehrin en havalı mekanlarından canlı müzik de yapılan  L'archiduc de bu cadde üzerinde. Tavsiye üzerinde caddenin sonunda yer alan Walvis'i de görelim dedik ancak Abdi İpekçi caddesini andıran o cadde bir anda gettoya ani bir geçiş yaptı. Kanal kenarında yer alan bu mekandan dinlendikten sonra şehrin en renkli Christmas marketinin yapıldığı Marche Aux Poissons-Vismet ve Ste. Catherine bölgesine doğru yol aldık. Bayan Pek Yer ile birbirinden lezzetli deniz mahsullerini azar azar tatma imkanına sahip olduğumuz bu pazar bizi çok mesut iki insan haline getirdi. Karnımızın doymasıyla birlikte artık Belçika biralarını tatmaya başlayabilirdik.



Brüksel'in en meşhur mekanı Delirium ve karşısındaki The Floris. Ancak Delirum'da bira alabilmek için ciddi bir sabır göstermek gerekiyor ki bu bende olmadığından bu havasız mekandan apar topar ayrılmak zorunda kaldık. Daha sakince biramızı yudumlamak için ufak bir Christmas market kurulan Bourse civarındaki Falstaff'a yollandık. Biraz yaş ortalamasının yüksek olması sebebiyle meyveli biraları ile nam salan A la Mort Subite'i denemeye karar verdik. Şeftalili birasını şiddetle tavsiye ettiğimiz bu mekan yüksek tavanı ve hoş mimarisiyle son derece ilgi çekici bir bar. Ardından Royal Theatre Toone'ın bulunduğu avludaki bulunan kuklaları ve sevimli dekorasyonu ile ilgimizi çeken tiyatronun barına geçtik. Son olarak ise  St. Gery bölgesinde bulunan  Le Roi des Belges'e uğruyor Mappa Mundo'yu teğet geçiyoruz. Bira içmekten bitap düşen bünyemizi dinlendirmek üzere oradan otele doğru yollanıyoruz.

 

 


Gel gelelim göremediklerimiz kısmına. Avrupa Parlamentosunun bulunduğu Europa bölgesi, üniversitenin ve Art Nouveau mimarinin beşiği Horta Müzesi'ni bulunduran Louise ve Atomium heykelinin bulunduğu Heysel bu seyahatimizde kaçırdığımız hanesine yazılıyorlar. Ayrıca alışveriş severler bu Avenue Louise ve Rue Neuve civarlarını da ihmal etmemeliler.Gittiğimizde kapalı olan A la Becasse ve Au Bon Vieux Temps ise öğrendiğimiz kadarıyla mutlaka görülmesi barlardan sadece ikisi. Brüksel'e geldik mi dünya çapında müzisyene denk gelir miyiz diyenler ise Ancienne Belgique, Halles ve Botanique'in programlarına bakmalılar. Biz gittiğimizde elimiz boş dönmek zorunda kaldık.


Brüksel pazarları hakkında bilgi sahibi olmak için: http://brussels.angloinfo.com/information/lifestyle/shopping/
La Brocante'nin de yer aldığı bir en iyi 10 yöresel bar listesi: http://www.guardian.co.uk/travel/2008/feb/19/brussels.bars
Müze meraklıları için Mont des Arts rehberi: http://www.visitbelgium.com/documents/MontDesArts.pdf
Danseart bölgesinin tasarım dükkanlarını yakından tanımak için: http://www.brusselscreativity.com/en/brussels/dansaert
Brüksel yılbaşı etkinlikleri için: http://visitbrussels.be/bitc/BE_en/minisite_winterwonders.do
Le Roi des Belges'i yakından tanımak için: http://www.brusselspictures.com/2008/06/04/le-roi-des-belges/
Heysel'de yer alan Mini Europe: http://www.minieurope.com/
Faydalı bir Brüksel rehberi: http://www.brusselscreativity.com/en/brussels
Brüksel'e gitmeden size yol gösterecek harita: http://www.use-it.be/brussels/
Brüksel kart hakkında bilgi sahibi olmak için: http://visitbrussels.be/bitc/BE_en/content/529/brussels-card.do
Tin Tin hediyelik eşyaları için: http://www.tintinboutique.com/fr/
Gece hayatı için güzel bir rehber: http://guidepal.com/brussels/bars--nightlife



9 Ocak 2013 Çarşamba

BRUGGE - BRUGES




Martin McDonagh'ın yazıp yönettiği ve çok sevdiğimiz In Bruges vesilesi ile Flemenklerin dilinde söylemek gerekirse Brugge ile tanışmıştık. Her ne kadar bahsi sözü edilen film Love Actually tadına sahip olmasa da arka fonda gördüğümüz Brugge romantik bir yılbaşını geçirmek için  ideal bir şehir gibi gözüküyordu. Kaldı ki Bayan Pek Yer'in çok sevdiği deniz ürünleri ve son derece çekici gözüken midye yemekleri ile Brugge doğru adresti.




Şehrin biraz dışında bulunan tren istasyonundan atladığımız otobüs ile öncelikle bavullarımızı bırakmak adına hostelimize doğru yollandık. Otobüs yolculuğu gözünüzü korkutmasın, şehrin merkezinde 10 dakika mesafede bulunan Bauhaus konaklama için ideal bir yer. Hostelin bulunduğu Langestraat'ı takip ederek şehrin merkezi olan Burg'a oradan Markt'a ve Steenstraat üzerinden devam ederek yılbaşı eğlencesinin düzenlendiği ve konserlerin yapıldığı Concertgebouw'a ulaştık.




Kısaca şehirden bahsetmek gerekirse konser meydanı ve Mark arası bölge dünyaca ünlü markaların bulunduğu mağazalardan ibaret. Steenstraat üzerinde yer alan Simon Stevin Plein ve Grote Markt'da yer alan Christmas Marketler ile de yöresel lezzetler ile hediyelik eşyalarla kolaylıkla tanışmak mümkün. Ufak ufak yerel yemeklerden tatmak için bu Christmas Marketlar Bayan Pek Yer için bulunmaz bir cennetti sanki. Restoranlara nazaran uygun fiyatları ile de paramızı bira denemeleri için harcamamıza olanak sağladı.



Hazır gastronomik sohbete girmiş iken gündüz gezintimiz sırasında bir Belçika klasiği sayılabilecek tencerede midyeyi midemize indirdiğimiz yere gelmek doğru olur kanımca. Burg meydanının arkasında kanallar bölgesinde geçerken karşınıza ufak bir meydan çıkacak. Huidenvettersplein ismindeki bu tatlı mı tatlı meydanda yer alan Vistro Mosselkelder nazik garsonları ve leziz yemekleri ile Bayan Pek Yer'den tam not alırken, güveçte, dolma ve tava olarak yediğimiz midyeye de haksızlık ettiğimizi düşünmeden edemedik.
Bu meydanın Burg çıkışından çıktığınızda karşınıza Türkçe'ye Yeşil Kanal olarak çevirebileceğimiz Groenerei'in Steenhouwersdijk tarafı ve balık pazarı-Vismarkt çıkar. Çeşit çeşit deniz böcekleri ve balık türlerini yakından görmek isteyenler ise  gündüzleri burada bizce biraz vakit geçirmeli.




Klişe tabirlerden nefret etsem de karnımızı doyurduktan sonra yukarıda bahsettiğimiz meydandan ayrıldıktan sonra karşımıza çıkan Djiver manzarası gözümüzü doyurmayı başardı. İnsanda masallarda yaşıyormuş hissi uyandıran bu kanal boyu bir süre insanda gerçeklik algısının yerle bir olmasına sebebiyet veriyor. Film setinden çıkmışçasına Djiver  boyunca yürüyerek Onze-Lieve-Vrouwekerk'e ve Groeningemuseum'a ulaşıyoruz.. Şehrin en heybetli kilisesine ve en önemli müzesi bir anda karşılıyor bizi. Arada Djiver üzerinde yer alan Absolute Gallery'i gezerken yılbaşı nedeniyle kapalı olan Groeningemuseum'u modern sanat ile telafi etmeye çalışıyoruz ki bu daha çok işimize geliyor doğrusunu söylemek gerekirse.





Sint-Janshospitaal'ın avlusuna da bir selam ettikten sonra bizi Begijnhof'a götürecek Mariasraat ile gezimize devam ettik. Cadde üzerinde yer alan Bayan Pek Yer'in çıkamadığı De Tokean ile çizgi roman severlerin kaçırmaması gereken De Striep ise  mutlaka görülmeli. Üst katta bulunan posterler de her türlü kişiye hitap ederken fiyatlar pek cüzdanlara hitap eder cinsten değildi. Fazla oyalanmadan Begijnhof'a doğru yola koyuluyoruz. Ancak cadde üzerindeki hediyelik eşya dükkanları son derece akıl çelici. Sonunda geçen paragrafta bahsettiğimiz cümleleri tekrar edecek bir manzara ile karşılaşıyoruz. Bayan rahibelerin yaşadığı Begijnhof ve hemen yanı başında yer alan park Minnewater yapılan yürüyüşün hakkını veriyor.




Dönüş yolu ise mutlaka Walplein üzerinden yapılmalı ve De Halve Maan ismindeki bira fabrikasında bir soluk alınmalı. İsteyenler fabrikayı rehberli tur eşliğinde gezebilir ve sonunda bir bedava biraya sahip olabilirler. Fabrikada üretilen Brugge Zot'unuzu yudumladıktan sonra tekrar ana caddeye çıkmadan Walstraat üzerinde yer alan Old Curiosity Shop'a uğramanızı tavsiye ediyoruz. Ufak bir antika dükkanı olan bu mekanda ilgi çekici bir sürü obje yer almakta.



Brugge'un gecesi için ise çok uzaklara gitmeye gerek yok. Markt ve Burg civarında yer alan mekanlar insana yeter de artıyor. Ancak yılbaşı olduğu için midir bilinmez mekanların yarısı gece 10'dan sonra açıldı, bazısı ise bütün gün kapalıydı. Kapalı mekan ile karşılaşma ihtimaliniz olmayan ufak meydan Eiermarkt'a mutlaka uğranılmalı. Burada yer alan  Don Quichotte ve Cafe Des Amis'de yer bulursanız oturun, dışarıdan bu iki mekanın ambiyansı çok hoş görünüyor lakin biz yer bulamadığımız için oturma şansına sahip olamadık. Çok uzaklaşmadan Kuiperstraat üzerinde yer alan De Kuppe ve canlı caz müzik yapan Zwart Huis de alternatif olabilir. Irish Pub tercih edenler ise güzel müzik çalan Druid's Cellar'a ve Boru'ya uğramalılar. Hostel yolu üzerinde yer alan 'T Hof van Bereop ve ergen mekanı Charlie Rockets'da durmayı da ihmal etmedik. De Kelk, De Muppets ve The Crash dumanlı hava sahaları ile cazibelerini yitirdiler.


Gelelim kapalı olan mekanlara. Kendi isminde birasına sahip De Garre, 1515 tarihli Cafe Vlissinghe, bir çok bira çeşidine sahip 't Brugs Beertje, klasik bir birahane mimarisine sahip Cambrinus ve Bruggeluların vazgeçilmezi De Republiek aklıma gelenlerden bazısı.




Brugge hakkında klasik bilgi edinmek için: http://en.wikipedia.org/wiki/Brugeshttp://wikitravel.org/en/Brugeshttp://www.lonelyplanet.com/belgium/flanders/brugeshttp://www.tripadvisor.com.tr/Tourism-g188671-Bruges_West_Flanders_Province-Vacations.html
Resmi turizm sayfası: http://www.brugge.be/internet/en/index.htm
Faydalı Brugge rehberi, gitmeden irdelenmeli, otelden bir örneği alınmalı: http://www.use-it.be/bruges/
Brugge hakkında fikir sahip olmakiçin: http://visitbruges.be/home
Djiver üzerinde yer alan bit pazarı hakkında: http://www.in-bruges.co.uk/dijver-flee-market-in-bruges/dijver-flee-market-in-bruges.html
Bayan Pek Yer'in aklını kaybettiği yer olan De Ark Van Zarren: http://www.arkvanzarren.be/ENGLISH.html



Envai çeşit hediyelik eşyanın yer aldığı 2be: http://www.2-be.biz/en/index.php
Brugge hakkında ufak bir gastrolojik rehber: http://www.guardian.co.uk/travel/2010/apr/13/bruges-food-tour-belgium
Brugge'da sanat hakkında: http://www.independent.co.uk/travel/europe/bruges-a-genuine-work-of-art-943768.html
Brugge'da bir konser mekanı: http://www.cactusmusic.be/Info/Tickets.aspx?&lc=en
Bu da böyle bir şey işte: http://www.historium.be/en#content-home