Bay Gezer ile Bayan Pek Yer: Nisan 2013

Bayan Pek Yer'in yokluğunda "One Direction" tadında liseden 5 arkadaş ile başladığımız Hamburg seyahatinde ilk durağımız futbolseverlerin yakından bildiği marjinal, anarşist, sol görüşlü ve sıradışı kimliği ile tanınan F.C. St. Pauli'nin mabedi Millerntor Stadyumu oldu. Şehrin adını taşıyan takımı Hamburger SV'nin aksine, St. Pauli çoğunluğunu işçi sınıfının oluşturduğu nevi şahsına münhasır taraftar kitlesi ile çok büyük başarılara imza atmadan bir çok hayran kazanan bir kulüp.

http://www.millerntor-stadion.de/en

Google'da yapılacak ufak bir araştırma neticesinde St. Pauli takımının nasıl bir üne sahip olduğunu, taraftarının şöhretini, duruşunu ve bağlılığını öğrenebilirsiniz. Biz ise St. Pauli ile Greuther Fürth arasındaki maça bilet bulamayarak daha bir öğrendik takımın şanını. Aslında uçak biletlerini almamızla birlikte ilk işimiz St. Pauli'nin fikstrünü kontrol etmek oldu ve şans yüzümüze gülmüştü. Hamburg'da bulunduğumuz tarihte St. Pauli'nin evinde maçı vardı ancak ikinci ligde yer alan bu kulübün maçlarına bilet bulmak imkansızdı. Kombine biletlerin hadsafhada olması bizi internetten bilet teminine yöneltti ancak denk geldiğimiz fiyatlar dudak uçaklatınca ancak maç saatinde stad etrafında dolaşmakla yetinmek durumunda kaldık.

Benzer bir bilet hadisesi: http://gueneslipazartesiler.blogspot.com/2011/03/st-pauli-we-love-you.html

İstanbul'da St Pauli sevenlerin buluşması: http://www.sporist.co/istanbulda-viva-st-pauli-gecesi/

Maç atmosferini tattıktan sonra Altona'nın ardından en çok Türk nüfusu barındıran ancak alternatif atmosferi ile görülmeyi hak eden Sternschanze'ye doğru yola koyulduk. Şehrin en meşhur Türk lokantalarından biri olan Pamukkale'de Türkçe sipariş verip karnımızı doyurduk, ancak bu bölgedeki asıl rotamız Hamburg'un simge yapısı Rote Flora. İstanbul'da yaşanan Emek Sineması tartışmalarının bir benzeri de Rote Flora hakkında yaşanmakta. Bir çok konsere, sergiye ve etkinliğie ev sahipliği yapan bu eski tiyatro binası tahliye tehdidi altında varlığını koruyama çalışıyor.

Rote Flora hakkında: http://florableibt.blogsport.de/
Sternschanze rehberi: http://www.sternschanze.net/
Sternschanze mekanları: http://www.yelp.com/search?cflt=nightlife&find_loc=Sternschanze%2C+Hamburg

Sterncshanze'nin gecesini tekrar görmek üzere Hamburg'un en turistik bölgesi olan Jungfernstieg'e vakit kaybetmemek adına S-Bahn ile ulaşıyoruz. Şehrin alışveriş merkezi olan bu bölge Alster gölü üzerinde yapılacak tekne turları için de başlangıç noktası. Ardından turistik rotanın olmazsa olmazları Rathaus, St. Petrikirche ve Jakobikirche'ye kanallar ve köprüler ile ulaşıyoruz. Hazır köprülerden bahsetmişken Hamburg sanılanın aksine 2500 adet köprüsü ile Amsterdam ve Venedik'in önünde yer almakta. Ancak şehir 1842 yangını ve II. Dünya savaşı sonrası 1943 bombardımanı ile belini doğrultmakta zorlansa da sayısız köprüleri ile güzelliğini halen korumakta.

http://www.s-bahn-hamburg.de/s_hamburg/view/index.shtml
http://english.hamburg.de/jungfernstieg-np/
http://www.hamburg-travel.com/sightseeing/hamburg-maritime/alster/
http://www.hamburg.de/rathaus/
http://www.sankt-petri.de/
http://www.jacobus.de/

Bombardımandan kurtulan nadir sokakları barındıran eski şehir merkezi Altstadt'a giderken kısmen şanslı sayılabilecek St. Nikolaikirche'ye denk geliyoruz. Artık bir mabedden çok bir anıt haline gelen bu yapı aslında savaşın kazananı ve kaybedeni olmadığını çok iyi ifade ediyor. Eski şehir namına heybetli Hauptkirche St. Michealis civarında gördüğümüz bir kaç binanın ardından zamanında Hamburg'un meşhur limanının depolarını barındıran kentsel dönüşüm merkezi Hafencity'ye rotamızı çeviriyoruz. Bizim Galataportumuz, Haydarpaşa projelerimiz varsa Hamburgluların da Hafencity'si var diyoruz ve kaderi Söğütözü metro inşaatına benzeyen Elbe Filarmoni Konser Salonu önünden kalan ring bot ile Landungsbrücken'e yani şehrin rıhtımına varıyoruz.

Yıl yıl Hafencity projesi: http://www.hafencity.com/en/overview/hafencity-facts-and-figures.html
http://www.st-michaelis.de/

İskeleden Elbetunnel ile şehrin karşısında yer alan liman kısmına geçilerek gündüz gezilen yapılar daha bir somutlaşıyor gözümüzde. Hem yayalara hem de araçlara açık (tek yönlü) olan bu tünel klostrofobisi olan kişiler için pek tavsiye edilmese de karşılaşılan manzara bazı sıkıntıları telafi edecek nitelikte. Ertesi sabah liman turu için ise tekrar Landungsbrücken'e gelmek durumunda kalıyoruz. Rotterdam ve Antwerp'ten sonra Avrupa'nın en yoğun limanı olan Hamburg Limanı bir zamanlar "Dünyaya Açılan Kapı" olarak adlandırılıyormuş. Glühwein ile bir nebze ısınmak suretiyle heybetli limanı yakından görme şansına ulaşıyoruz. Ancak sıcak şarabın tesiri bir nebze olduğundan tur sonrası Beatles Müzesi'nde hem ısınıyor hem de dünyanın en meşhur grubunun ilk zamanlarına tanıklık ediyoruz. Ancak Beatles tutkunları ve turistler bu önemli müzeyi ayakta tutmaya yardımcı olmayınca, 30 Haziran'da BeatleMania kapanmak durumunda kalıyor.

Beatles severlerin hevesini bu kötü haberle kursaklarında bıraktım ama Hamburg'un bir diğer atraksiyonu ile gezginler şanslarını deneyebilirler. Miniatur Wunderland'ı bir nevi Miniatürk olarak tanımlayabiliriz. Mimariye ilgisi olanlar ise mutlaka Chilehaus'u görmek zorundalar. Hamburg'un ticari merkezi Kontorhausviertel'de yer alan bu modernist yapı günümüzde sanat galerisi olarak hizmet vermekte. Yeter artık biraz da yeşillik istiyoruz diyen doğa tutkunları ise nefes almak için Planten un Blomen'i tercih etmeliler.

http://www.hafen-hamburg.de/en/poi/alter-elbtunnel-old-elbe-tunnel
http://www.hafen-hamburg.de/en
http://www.dw.de/hamburgdaki-the-beatles-m%C3%BCzesi-kapan%C4%B1yor/a-16007630
http://www.miniatur-wunderland.com/
http://www.chilehaus.de/en/photo-galleries/live-images/view-of-the-speicherstadt/
http://plantenunblomen.hamburg.de/

Gündüzünü yeteri kadar anlattığımız Hamburg'un gece hayatı ise yıllardan beri ününü muhafaza etmekte. Red light bölgesi, kulüpleri, barları ve hareketli sokakları ile St. Pauli ve eğlencenin beşiği olan Reeperbahn uzun bir gece geçirmek isteyenler için şehrin en ideal bölgesi. Birşeyler atıştırmak isteyenler ise öncelikle Joker'e uğrayabilirler, langırt nostaljisi yaşamak isteyenler ise Exsparr'da Alman Panzerlerine karşı karşıya gelebilirler. Rock müzik seveler ise Cobra Barı, Klingel 3 ve King Calavera'yı denemelier, ancak o kadar çok alternatif varki bu bölgede bütün mekanları görmebilmek imkansız.

Daha sakin mekanlar arayanlar ise Reeperbahn üzerindeki Sommersalon ve Sternschanze civarında yer alan kafe-barları tercih etmeliler. Özellikle Kadıköy'deki Arkaoda'yı anımsatan Zoe II'ye uğranılmalı. Bu arada Hamburg'a gelmişken şehrin resmi birası Astra ve resmi kolavari içeceği Fritzkola içmeden dönmeyin deme ihtiyacı duymuyorum çünkü girilen mekanlar bu ürünleri tattırmak konusunda yeteri kadar ısrarcılar. Canlı müzik konusunu da es geçmemek gerek. Blogda yer alan bir foto mekan çeşitliliği konusunda fikir verecektir ama mutlaka Molotow ve Fabrik o tarihte program bulunmasa da görülmeli.

Daha sukunet arayanlar şehrin esas Türk mahallesi Altona'da bulunan Reh'i ziyaret etmeliler. Ayrıca adını limandan alan şehrin güneyinde yer alan Harburg'daki Old Dubliner Irish pub severler ve NewCastle Brown Ale tutkunları için ideal ancak şehrin bu bölgesinde mekanlar Pazar günleri çok daha erken saate kapanmakta. Servis noktalanınca Old Dubliner'de sırasıyla Bierbrunnen ve Oktober restoranda şansımızı denedik ancak bir biradan ötesine geçemedik. Bu arada Hamburg şehir merkezinde Irish Pub yok sanmayın, Thomas Read daha canlı ve hareketli iken, Finnegans's Wake sakin ortamı ile daha bir pub havasında.

Peki Hamburglular Cumartesi sabahlara kadar içip eğlendikten sonra ne yapıyorlar? Pazar sabahı kurulan Fishmarket'ta karınlarını doyuruyor, yolluk tazeliyorlar. Eğlence ile işi gücü olmayıp, içmeyi tercih etmeyenler ise haftanın erzak alışverişini tamamlıyorlar. O yüzden size tavsiyem Cumartesi gecesi olabildiğince ayakta kalmaya çalışmanız ve sabah 5 gibi Fischmarkt'a doğru yol almanız. Her ne kadar Pazar gününüzün büyük bir kısmı ölecek ise de Hamburg gece hayatını yakından tanımış olacaksınız.

Şehrin hem alternatif hem de canlı noktalarına değinmeye çalıştık ancak her filminde Hamburg'u anlatan Fatih Akın'ın mesken tuttuğu yerlere denk gelememenin üzüntüsü ile Hamburg'dan ayrılmak durumunda kaldık. Eğer Duvara Karşı'daki barı merak ediyorsanız soluğu Zoe'da almalısınız. Birol Ünel'in kollarını kanattığı mekan ise daha önce bahsettiğimiz Fabric. Soul Kitchen'i görmek isteyenler ise şehrin sanayii bölgesine gitmek durumundalar.

Ben bu blogla yetinmem ama para da harcamak istemem diyenler için Sandemans turları ideal. Hamburg'da yaşayan öğrencilerin bahşiş karşılığında verdikleri bu tur hizmeti ile şehirdeki ilk gününüzde en azından hızlı bir giriş yapabilirsiniz.

http://www.virtualtourist.com/travel/Europe/Germany/Freie_und_Hansestadt_Hamburg/Hamburg-56480/Nightlife-Hamburg-TG-C-1.html

http://www.reeperbahn-hamburg.com/