9 Ekim 2013 Çarşamba

IOANNINA - YANYA - PARGA



Korfu'dan sonraki rotamız, Kadıköy'deki Yanyalı Fehmi'den adını işittiğimiz Yunanların Ioannina dediği Yanya. Ancak Korfu'dan anakaraya ulaşmak için öncelikle Igoumenitsa'ya kalkan feribotlara binmemiz gerekiyor. İskeleden başka bir şeyin bulunmadığı bu kasaba yalnızca Korfu'ya geçiş için kurulmuş sanki. Bayan Pek Yer, gittiği ve gördüğü her yerden bir tat almaya çalışsa da burada oldukça tıkandı zira Igoumentisa'nın atar tutar tarafı yoktu.



Göl kenarına kurulu olan Yanya'nın otobüs terminali biraz şehir dışında olsa da merkeze yürümeyle 15 dakika mesafade. Kalenin arkasında yer alan bedesten civarında ufak bir soruşturma neticesinde kapağı Hotel Paris'e atıyoruz. Gece için çok uygun fiyat veren bu otelin tek handikapı Anayurt Oteli ile benzerliği ve Zebercet yerine Türk dostu olmayan otel sahibinin torunu idi (televizyonda tüm otel ahalisinin 'Fatmagül'ün Suçu Ne'yi izlemelerinden bahsetmiyorum bile).




Bavullardan kurtulmakla beraber öncelikle göl kenarında yer alan kaleiçine doğru yol alıyoruz. İki tane caminin ve Bizans müzesinin bulunduğu kaleiçi tam bir Osmanlı kasabası hüviyetinde. Kimliğinden bir şey kaybetmeyen camileri ile insan kendini Yanya'da yabancılamıyor. Camilerden birisi halen korunmakta iken, diğeri şehir müzesine çevrilmiş. Müzede de şehirde yaşamış her üç dine mensup Yanyalıların eşyaları sergilenmekte. Barış içinde sergilenen bu üç dine ait eserlerin ülkemize de örnek olması umudu ile müzeden ayrılıyoruz.



Kalenin arkasında ise ufak tefek kafe ve barların yer aldığı bedesten bölgesi bulunmakta. Kaleiçi gezimiz sonrası gözümüze kestirdiğimiz bir mekanda bira-patates-saganaki keyfi yapıyoruz. Saganakideki füme peynir seçimimiz, özellikle Bayan Pek Yer'i çok mutlu ediyor. O bira için fazla şık şişesindeki buz gibi Kaiser de bu uzun yürüyüş sonrası iyi geliyor doğrusu. Dinlenmenin ardından şehrin modern bölgesine doğru tırmanışa geçiyoruz. Averof Caddesi boyunca ilerleyerek şehrin yukarısına ulaşıyor ve belediye binasını, arkeoloji müzesini ve saat kulesini görüyoruz. Çok da mühim mimari eserler olmadığından kendimizi göl kenarına atıyoruz.




Göl kıyısında, kalenin solunda yer alan mekanlarda Ortaköy cafelerinin havası fark edilirken, gölün sağ tarafı ise bir Bebek, bir Arnavutköy sanki. Frappe içmeye pek meraklı olmadığımızdan Yanya'nın piyasa kafelerine elveda diyor ve uzo içebileceğimiz restoranları bulmak için Tripadvisor'un tavsiyelerini bulmaya koyuluyoruz. Mpoukia Mpoukia biraz şehrin kuzeyinde yer almasıyla şansını kaybediyor ancak müstakil binası ve bahçesi ile uygun bir tercih olabilir. Taverna kültürü arayanlar ise bir avluda kurulu olan Stoa Louli'ye bir bakmalılar. Biz ise Bayan Pek Yer'in içgüdülerine güverenek Anorthografo'nun kış bahçesine geçiyoruz. Mekan muhteşem, Eski taş binayı harika restore etmişler.





Deniz kıyısından uzaklaşmamız sebebiyle bu gecelik deniz mahsullerine elveda diyerek,  dil bilmeyen garsonla cebelleşmemize dayanamayan yan masamızdaki orta yaşlı çiftin tavsiyelerine uyuyoruz. Çeşitli yahniler ve mezeler masamızı dolduruyor. Sohbet, muhabbet derken tavsiyede bulunan çift bir de meze ısmarlıyorlar bize. Gider ayak facebooktan arkadaş bile olunuyor. 

Bu yemeğin üstüne cila için bir pasajda yer alan Montage Bar'a ve ağaç altında kurulan Κούνια Μπέλα'yı tercih ediyoruz. Ertesi gün Preveze'ye hareket edecek olmamız sebebiyle çok da geçe kalamıyoruz.




Kounia Mpela: https://www.facebook.com/kouniampelacafe
Montage Bar: https://www.facebook.com/pages/Montage-Cafe-Bar/121160564632547
Canlı müzik için Thimomeno Portraito Tinga: https://www.facebook.com/thimomeno.portraito
Tripadvisor Restoranları: http://www.tripadvisor.com/Restaurants-g189453-Ioannina_Ioannina_Region_Epirus.html
Virtual Tourist: http://www.virtualtourist.com/travel/Europe/Greece/Prefecture_of_Ioannina/Ioannina-424582/TravelGuide-Ioannina.html
Lonely Planet önerileri: http://www.lonelyplanet.com/greece/northern-greece/ioannina/things-to-do




Sabah ilk otobüs ile Preveze'deyiz. Terminal şehir merkezine uzak olduğundan lokal otobüs ile şehir merkezine varıp, adına kanarak Minos Otel'i tercih ediyoruz. Preveze Deniz Muhaberesi sanırım şehirden çok şey almış çünkü 20 dakikalık bir gezinti ile Preveze turumuzu tamamlıyoruz. Otel sahibinden havanın deniz için uygun olmayacağı bilgisi ile tekrar terminale giderek Parga'ya otobüs biletimizi alıyoruz.



Dolambaçlı bir yolculuk sonunda Türk izleycisinin sevdiği Damat İbrahim'in memleketi Parga'ya varıyoruz. Her ne kadar Yunanlar Muhteşem Yüzyıl'ı gözlerini kırpmadan izliyorsalar da, bu durum henüz hediyelik eşyalara yansımış değil. Ancak biz çin mallarından kurtulup, çok yaratıcı ahşap oyma eşyalar satan Chaos'u keşfederek bunun derdine tasasına düşmüyoruz.




Parga'da vakit kısıtlı olduğundan Ali Paşa Kalesi'ne gidemiyoruz ancak Parga'nın Venedik Kalesi'ne tırmanıyoruz. Üşenmeyip yokuş mokuş demeden Parga'yı tepeden görmekte fayda var. Böylece şehrin tam karşısında bulunan Fransız Kalesi ve şehir tüm ihtişamıyla ayaklarınız altında oluyor, üstelik inanın ara sokaklara girmeye değer. Sahildeki  kitsch souvenircilerin yanı sıra ara sokaklarda tasarım butikler yer almakta. Kalenin öbür yanında ise boylu boyunca bir plaj var ve insanlar denize giriyor. Böylece de otel işletmecimizin yanlış yönlendirmesinin kurbanı olduğumuzu farkediyoruz. Denize girememenin üzüntüsünü gidermek için sahilde yer alan Bacchos'un deniz mahsullerine yumuluyoruz. Bir günlük aranın ardından deniz mahsüllerine geri dönmenin sevincini en çok Bayan Pek Yer yaşıyor. Ancak otobüs saatlerinin azizliği sebebiyle akşam vakti Preveze'ye dönmek zorunda kalıyoruz.


Preveze'nin en şeker dükkanı Abali: https://www.facebook.com/abalishop