29 Aralık 2014 Pazartesi

ROVINJ



Sıkıştırılmış Porec turumuzun ardından 40 dakikalık bir yolculuk ile Rovinj'e doğru yola çıkıyoruz. Yol üzerinde gördüğümüz Limski Zaljev'de aklımız kalıyor, öyle böyle değil muazzam bir haliç, tekneler demirlemiş, su zümrüt yeşili, bir de bu haliçe özel bir istiridye çeşidi varmış ki damaklar bayram eder. Üzüle, sıkıla, başımız öne eğik varıyoruz Rovinj'e. İlk iş kafamızı sokacak bir yuva bulmak. Bayan Pek Yer'i otobüs terminalinde bavullarla başbaşa bırakmak suretiyle oda arayışına çıkıyorum. Kapısında "SOBE" * yazan evler ile yapılan ufak pazarlıklar sonunda derdimize çare buluyoruz. Bavulları bıraktığımız gibi de Rovinj'i keşfe çıkıyoruz.



Ben deli dana gibi dolaşmam ama sobe de ilgi çekici diyenler için: http://www.rovinj-apartments.com/en/




Otobüs durağının tam karşısında bulunan ana caddeden kendimizi oldtowna bırakıyoruz. Bu caddede Porec'te olduğu gibi bol bol hediyelik eşyacı ve alışveriş mağazası var. Yolun sonunda, bir meydan var, karşımıza altı yol çıkıyor, biraz kafalar bulanıyor ama old townun derinliklerine girebileceğimiz sokağı seçmeyi başarıyoruz. Sokağa masalar atmış hoş kafeler, restoranlar, tasarım dükkanları karşılıyor bizleri. 



Hangi sokaktan gideceğimizi bilemeden bir sola bir sağa gire çıka Sveta Eufemija'a ulaşıyoruz. Ancak aklımız girmediğimiz, girip de yarısından bir diğerine saptığımız sokaklarda kalıyor, e onlara da ayıp etmeden tekrar tekrar geziyoruz tüm ara sokakları.

Yarımadının tam ucunda, tepeye kondurulan kiliseden manzarayı izlemek çıkılan tüm yokuşun yorgunluğuna değiyor. Tabi kilise içinde de dinlenmek mümkün. Ben biraz daha yorulmak istiyorum diyenler çan kulesine de ufak bir bedel ödeyerek çıkabilirler. Ancak saat 18:00'de kuleyi ziyaret sona erdiğinden ben ne kadar gönüllü isem de Rovinj'e tepeden bakma imkanını kaçırıyorum.





Dönüşü yarımadanın diğer tarafından yaparak yine bir şekilde yarım kalan rotamızı tamamlıyoruz. İç sokaklarını hatmettiğimiz Rovinj old townunun kıyı şeridini gezmeye başlıyoruz. Bedava wi-fi bulabileceğiniz saat kulesinin olduğu Mareşal Tito meydanından girince iskeleye kadar bir çok cafe ve restoran var. Ancak devam ettikçe, surların dibine kurulmuş sevimli kafe ve barlar yemek sonrası için daha ideal gibi. Kilisenin dibine kadar gittikten sonra yarımadanın diğer kanadını geziyoruz. 



 


Hafif çiselemeye başlayan yağmur kaygan zeminde yürümeyi zorlaştırdığından yarımadanın sağ kanadına pek şans veremiyoruz ama iyi ki girmişiz çünkü Rovinj hatırası minik evli magnetimizi burada bir hediyelik eşya dükkanından alıyoruz. Ayrıca her ne kadar kapanmış ise de şehrin pazarı olan Gradska Trznica'nın burada kurulduğunu görüyoruz. Bayan Pek Yer ile en sevdiğimiz aktivite sabah gezmeye başlamadan bu green marketlerden taze meyve alıp gün içinde tüketmek. 



Yemek işine gelirsek Rovinj'de her türlü seçenek mevcut. Biz Bayan Pek Yer ile deniz mahsulü konusunda biraz hassas olduğumuz için tercihimizi bu yönde kullamaya karar veriyoruz. Ancak etçiller için de önerimiz: Tipico. Önünde sıraların uzandığı ve yer ayırtılmayan Balbi, lüks ortamı ile Scuba, füzyon mutfağı ile Male Madlene ve işinin ehli Aqua 2. 



Restoranlar için: http://www.tripadvisor.com.tr/Restaurants-g303833-Rovinj_Istria.html




Aqua 2'yi de görüp karar veririz derken kendimizi karışık deniz mahsullü tabağı sipariş ederken buluyoruz. Yörenin üzümlerinden üretilen lokal şarabı ile mükellef bir sofra kuruyoruz kendimize. İstiridyeler, kerevitler, midyeler gözümüzün dönmesine yetiyor. Başka da bir şey söylememize gerek kalmıyor.





Rovinj başlı başına bir turistik cennet. Hediye almadan çıkmak mümkün değil. Bir de her yerde souvenirden çok tasarım dükkanı olunca hediye işi daha da önem kazanıyor. Galerija Brek'de her şey birbirinden güzel. Bayan Pek Yer için ideal seramik balıklar da var ama sabah Porec'de kervana bir arkadaş katıldığı için elimiz boş çıkıyoruz.



Tasarım dükkanlarından bir diğeri de Micica. Denize doğru sizi çağıran bu sevimli mekanda Yunan sokak sanatçısı Sonke'nin çalışmalarını andıran kadın figürlü broşlar, takılar ve çerçeveler var.





Biz kartpostal gönderme alışkanlığını korumaya gayret eden bir çiftiz. Bu yüzden Smiling Sardine'in Polaroid tadındaki Rovinj kartpostalları bizi bizden aldı, bayıldık ve hatta hatırı sayılır adette de aldık postaladık. Mekanda tasarım aksesuar, çanta, t-shirt ve objeler de bulmak mümkün.



Gazoz kapakları, çiviler, tahtalar,  denizden çıkan tahta parçaları ve midyeler, kullanılarak yapılan tasarım eşyaların bulunduğu Mediterraneo öyle böyle değil, dükkana giriyorsunuz, çıkamıyorsunuz zira biz de Rovinj tipi minyatür evli bir ahşap çalışma aldık.





https://www.facebook.com/smilingsardine 
Tasarım hediyelik eşla dükkanları hakkında: http://timeoutcroatia.com/istria/rovinj/shopping/
Tripadvisor'da tasarım dükkanları: http://www.tripadvisor.com.tr/Attractions-g303833-Activities-c26-Rovinj_Istria.html



Aynı güne iki şehir sığdırmaktan denize girecek vakit bulamadık Rovinj'de. Ancak aklımız marinadan kalkan tekne turlarında kaldı. Günübirlik ada turlarına katılarak hem yüzebilir hem de bir çok ada görebilirsiniz. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz Limski Zalvej'e de bu teknelerle gidebilirsiniz. Yok beni tekne tutar, düz ayak yer istiyorum diyenler ise şehre 20 dakika mesafede bulunan Lone Bay'de denize girebilirler. Aman FKK*logosu gördüğünüzde dikkat edin çünkü karşınıza yaş ortalaması 80 olan çıplaklar çıkabilir. Istria bölgesi naturistlerin göz bebeği olduğu için tercihi size bırakıyoruz ama 80lik teyze amcaları görmek pek de hoş olmuyor.




Rovinj plajları: http://www.istra.hr/en/attractions-and-activities/coast-and-beaches/rovinj
http://www.istriasun.com/istria/beaches-rovinj.php
Lone Bay hakkında: http://www.telegraph.co.uk/travel/bestbeaches/7711729/Best-beaches-on-the-Istrian-coast-Croatia-Lone-Bay-Rovinj.html
Rovinj naturist/FKK plajları: http://www.cronatur.com/ntist_rovinj.htm

Rovinj hakkında güzel blog yazıları: http://www.foodie-girl.com/2013/07/the-old-town-of-rovinj-magic-of-adriatic.html
http://www.frankaboutcroatia.com/croatia-travel-guide/istria-croatia/rovinj-croatia/
http://www.frankaboutcroatia.com/top-things-to-do-in-rovinj/

*Sobe: airbnb'nin daha amatörcesi, evinin odasını kiralamak isteyen Hırvatlara ek gelir kaynağı.
*FKK: Almanca çıplak beden kültürünün kısaltması.
http://en.wikipedia.org/wiki/Freik%C3%B6rperkultur


4 Aralık 2014 Perşembe

SLOVENISTRIA: POREC



Koper ve Piran'ın ardından kısa denilebilecek bir otobüs yolculuğu ile Hırvat Istria'sını gezmeye başlıyoruz. Aslında Istria demek Hırvatistan demek, Slovenlerin kıyı şeridi çok daha dar ve kasaba skalası sınırlı ama Hırvatistan ufak turistik kasabaları ve harika sahil şeridi ile Adriyatik'ten haliyle nasiplenmiş.



Otobüs saatini öğrenmek için önceliğiniz Slovenlerin otobüs internet sayfası olmalı çünkü Piran otobüs istasyonu bir duraktan ibaret ve danışma namına bir allahın kulunu bulmak imkansız. Tek kürekçimiz turist danışma oluyor ve o da bizden farklı bir şey yapmayıp http://www.ap-ljubljana.si/eng/ sayfasından tarifeye bakıyor. Slovenya'dan Istria'ya geçeceklere tavsiyem önce bir çizelgeye bakmaları. Hayır ben Porec filan istemem direkt Rovinj'e veya Pula'ya giderimcilere diğer bir öneri ise Triestelines'a ait feribotlar ama Porec'i yine de mutlaka görün deriz biz, zira 1 gece net kalınırmış biz kalmadık pişman da olduk.



Kasabaların çok da büyük olmadığını düşünerek aynı güne Porec ve Rovinj'i sığdırdık, sığdı sığmasına, hakikaten yarım gün yetiyor ama denizine gireyim, akşam şarapevlerinde şarap tadayım kısmından mahrum kaldık yani biz ettik, siz etmeyin! 

Bavullarımızı Porec otobüs garındaki locker'a bırakmak suretiyle hızlı hızlı oldtown'u dolanmaya başlıyoruz. Ancak ilk iş Euro'ları Hırvat para birimi Kuna'ya çevirmek. Kunalarımızı aldıktan sonra gardan çıkıp sola döndüğünüzde zaten hemen sizi deniz karşılıyor. Slobode Meydanı'nda yükselen Crkva Gospe od Andela kilisesinin karşısındaki caddeden kendimizi kalabalığa atarak Porec'in ne kadar turistik olduğunu anlamış ve yarım gün ayırmamızdan da utanmış olarak dolaşmaya başlıyoruz. 




Kasabanın ana caddesi olan Decumanus sizi buruna kadar götürüyor. Bir yandan caddedeki binaların güzelliklerine bakarken bir yandan da beyaz mermer zeminde düşmeden yürümeye çabalıyoruz zira vardığımızda hafif bir çiseleme karşılıyor bizi. Kapıldığımız kalabalık ile yarımadanın ucuna kadar her geçtiğimiz ara sokakta ayrı ayrı gözümüz kalarak sürükleniyoruz. Buradaki mekanlar hem soluklanmak hem de karşıdaki ada olan Sv. Nikola'yı seyretmek için ideal. Ancak bizim o kadar vaktimiz olmadığından bu sefer de kasabanın simgesi olan bazilikanın bulunduğu sokaktan dönüşe geçiyoruz. 






Dönüşe geçmeden Decumanus'un bittiği nokta olan Marafor Meydanı'ındaki Art Atelier Marafor'a uğramanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Tatlı bir sahibesi olan bu tasarım dükkanında her şey son derece orjinal ve sevimli. Bayan Pek Yer de eli boş dönmüyor ve seramik balık koleksiyonuna yeni bir arkadaş ekliyor. 




Ardından rotamız Euphrasian Bazilika'sı. Unesco koruması altında bulunan bu mabed Porec'e gelindiğinde mutlaka görülmeli. Nedeni de çan kulesinden görülen şahane manzarası ve eşsiz mozaikleri. 

Bazilika hakkında: http://whc.unesco.org/en/list/809


Bazilika'dan Decumanus'a çıkan sokakta da bir sürü hoş tasarım dükkanı mevcut. Bizim ise en çok dikkatimizi bazilikadan çıkınca sol kolda bulunan insan suretinden tasarım takıların bulunduğu dükkan çekiyor. Seramik balığımza bir yoldaş bulamadan tekrar dönüş yolundan devam ediyoruz. 






Yol üstünde bir sanatçının resimlerinin bulunduğu şahsi bir galeri/atölyeye denk geliyoruz. Şöyle bir göz gezdirdikten sonra da çok tatlı bir şarapevi çıkıyor karşımıza. Sokağa masalar atan Bacchus'un iç tasarımı da çok hoş. Tabi hava güzelken içeride oturulmaz ama mekanın zevkli ellere teslim edildiğini de belirtmek gerekiyor.




Tripadvisor'da Bacchus: http://www.tripadvisor.com/Restaurant_Review-g303829-d4472321-Reviews-Bacchus_Vinoteka-Porec_Istria.html


Şaşırmayacağınız bir şey söyleyerek devam edelim; vaktimiz olmadığından Bacchus'a aklımız takılarak veda etmek durumunda kalıyoruz. Rovinj sefer saatlerine baktığımız için zaman kısıtlı, yol üstü denk geldiğimiz Round Tower ve Pentagonal Tower'a selam çakıyoruz. Biri kafe, diğeri de restoran olarak hayatını devam ettiriyor. Tabi akşamına kalamadığımız için nerede yenir tam bilemiyoruz ama Bacchus'da en azından bir şarap içilir.

Rovinj ve diğer Istria kasabaları seferleri için: https://www.autotrans.hr/en-us/prijevoz-putnika/medunarodni-prijevoz-putnika




'Peki Porec'e gelmişken nerede denize girilir' diyenler için bir öneride bulunmamız zor ama kasabanın limanından kalkan teknelerle gidilen Sv. Nikola adasının gayet cazip göründüğünü belirtmek gerek. Onun dışında da kasabanın kuzeyi ve güneyi mavi bayraklı plajlarla dolu. Artık seç beğen yüz durumu yani.

Plajlar hakkında: http://www.porec24.com/en/beaches-porec/
http://www.istra.hr/en/attractions-and-activities/coast-and-beaches/porec
Çevredeki oteller ve plajlar hakkında: http://karta.putivnyk.com/map.php?lang=en&ind=PorecHot

Porec hakkında bilgiler için: http://www.to-porec.com/
Porec görülmeye değer yerler: http://www.travelporec.com/porec-travel-guide/porec-attractions/
Porec hakkında güzel bir blog sayfası: http://www.frankaboutcroatia.com/48-hours-porec/
http://www.frankaboutcroatia.com/things-to-do-in-porec/

29 Ekim 2014 Çarşamba

SLOVENISTRIA : PIRAN - IZOLA


Ljubljana ve Bled'in o soğuk havasında donmamızın ardından Slovenya'nın Adriyatik Denizi'ndeki dapdar kıyı şeridinde parmakla sayılacak kadar az kasabalarından Piran'a geldik. Sonunda parmak arası terlikler bayram etti.

2 yıl evvel Bayan Pek Yer'in yabancı bir blogda denk gelip gidelim diye her yıl ısrar ettiği Piran, üzerine tüm tatili şekillendirdiğimiz ana merak kaynağı aslında. Postojna'dan sonraki rotamız bu küçük kasaba oluyor. 1,5 saatlik yolculuk sonrası Koper ve Izola'ya da uğradıktan sonra Piran'a ulaşıyoruz.

Piran'a ulaşmak için en pratik yol olan otobüs: http://www.ap-ljubljana.si/eng/



Piran otobüs terminali kasabanın biraz  dışında ama yürüyerek 5 dakika sonra bir anda kendinizi old townda buluyorsunuz. Old town dediğime bakmayın çünkü burada yeni bir yapı bulmak mümkün değil zaten. Belediyede Piran'ı harika korumuş. Örnek vermek gerekirse, Piran'a araba ile gelecekler kasabanın dışında bir otoparka araçlarını park etmek zorundalar, bu şekilde de kasabaya giren araç sayısı da engellenmiş oluyor. Bavullarımız ile park alanından Piran'a yürüyecek miyiz diye soranlara ek bilgi, park alanından ring seferler ile kasabaya ulaşım mümkün.




Biz de ilk iş Piran'ın girişindeki hostelimizi bulmaya koyuluyoruz. Hostel Pirano'nun iki adet şubesi bulunuyor. Biz terminale yakın olanı tercih ediyor ve kasabaya adımımızı attığımız gibi hostelimizi buluyoruz. Erken rezervasyonda fayda var, zira kasaba oldukça turistik. Eşyalarımızı odaya bıraktıktan sonra ilk iş turist infodan bir harita almak. Turist info kasabanın merkezi olan Tartini meydanında olduğu için bulmak çok kolay. 







Meydana adını veren Giuseppe Tartini Piranlı İtalyan bir keman virtüözü. Gezdikçe görüyoruz ki yalnızca Tartini değil, kasaba aslında tamamıyla İtalyan. Uzun yıllar Venedik kolonisinin hakimiyetinde olan kasaba tüm mimarisini buraya borçlu. Halen azınlık olarak da az sayıda İtalyan bölgede yaşamakta ve dillerini kullanmakta. Sokak tabelaları da bu yüzden çift dilde. Sokak tabelası demişken kasabanın eski Yugoslavya kimliğinin sadece sokak isimlerine yansıdığını belirtmek isterim.





Slovenyadaki İtalyanca hakkında: http://en.wikipedia.org/wiki/Italian_language_in_Slovenia
Istrialı İtalyanlar hakkında: http://en.wikipedia.org/wiki/Istrian_Italians



Yarımada üzerine kurulu Piran'ın her köşesinde denize girmek mümkün ama sakın plaj filan beklemeyin, Moda kayalıklar gibi bir sahil var. Bu nedenle de Piran'ın hemen güneyindeki Portoroz denizi ve plajı ile ilgi çekiyor. Ancak Portoroz büyük büyük oteller ve kumarhaneler ile kuşatılmış, sevimsiz bir kasaba. Bu yüzden de biz deniz şansımızı diğer kasabalara saklayarak Piran'ı gezmeye başlıyoruz. Her zamanki gibi önce green marketına uğrayıp taze meyve ve ceviz aldık, gezerken harika oluyor. 




Tartini meydanının sağından ve solundan kasabayı sokak sokak tavaf ettikten sonra Piran'a tepeden bakmak için St. George Katedrali'ne tırmanışa geçiyoruz. Ben daha  da yukarıdan Piran'a bakmak istiyorum diyenler çan kulesine de tırmanabilir. Biz katedrali gezmeyi tercih ettik. 1 € vermek suretiyle ufak bir müze ve post-modern ikonalar görülebilir. Katedralden aşağı kendinizi kaptırdığımızda bir başka büyük kiliseye daha denk geliyoruz - Assisili St. Francis





Kilise hakkında: http://www.slovenia.info/es/cerkev/Church-of-St-Francis-of-Assisi-(Sv-Fran%C4%8Di%C5%A1ek-Asi%C5%A1ki)-in-Vipavski-Kri%C5%BE.htm?cerkev=7152&lng=2




Yeter bu kadar mabed diyen bayanlara önerimiz ise Ulica IX. Korpusa üzerindeki mağazalara uğramaları. Bayan Pek Yer gibi seramik meraklıları için yöresel tabak çanakların bulunduğu Dondola, etnik bir souvenir. Bir diğer alternatif de Tartini Meydanı'ndaki Venedik binasındaki Soline. En gözde hediyelik eşya ise tuhaf bir şekilde tuz. Tuz her ne kadar zararlı ise de Slovenler için ayrı bir öneme sahip. Hatta ilgilenenlere duyurulur, Portoroz'da tuz üretimine dair bir müze bile var.


Slovenya ve tuz hakkında: http://www.slovenia.si/visit/trails/the-salt-works-in-secovlje/
Tuz Müzesi hakkında: http://www.kpss.si/en/intro



Piran'ın altını üstünü getirdikten sonra hala bol vaktimiz kaldığı için otobüs ile 20 dakikalık mesafedeki Izola'ya gitmeye karar verdik. Mimari olarak Piran'a çok benzeyen bu sevimli kasaba aslında tasarım dükkanları ve sanat galerileri ile Piran'dan bir tık ayrılıyor. Çin işi mallar Piran'ı istila etmişken; Izola'da adım başı bir sanat galerisine ve tasarım atölesine denk gelebiliyorsunuz. Izola'ya kadar gelmişken size asıl tavsiyemiz kasabanın portakallı tatlısı olan "izolanka"yı denemeniz. Peki nerede yiyelim derseniz biz Jadran Pri Ekremu'yu tercih ettik ve memnun kaldık. 80'lerden kalmış havası ile tatlı bir pastahane. 




Tatlımızı yedik, kasabamızı gezdik, vakit geldi Piran'a dönmeye. Yemek için tripadvisorun önerisi ile otobüs durağının oradaki Pri Mari'ye yollanıyoruz. Zaten ilk Piran'a indiğimizde gözümüze kestirmiştik bu restoranı. İki kişi olduğumuz için yer bulmamız zor olmadı ama daha fazla sayı için rezervasyon gerekebilir. Orta yaşlı bir çiftin işlettiği Pri Mari, Piran temalı amerikan servisleri ile daha yemek gelmeden kalbimizi kazanıyor. Deniz mahsullü tabağımız ve midyemiz bize doğru yere geldiniz diyor. Garsonumuzun önerisi olan bölgenin kırmızı şarabı da yemeğin kreması oluyor. 


Tripadvisor'da Pri Mari: http://www.tripadvisor.com/Restaurant_Review-g274876-d1106606-Reviews-Pri_Mari-Piran_Slovenian_Istria_Slovenian_Littoral_Region.html



Bu yemeğin üstüne tatlı olarak Tartini Meydanı'ndaki 1963 yılından bu yana hizmet veren Piran Dondurmacısı'na gidiyoruz. Ama bize asıl sürprizi ertesi gün terminalin orada bulunan Karamela yapıyor. Lila renginde lavantalı dondurması mutlaka denenmeli. Hem rengi hem de tadı son derece ilgi çekici hatta Bayan Pek Yer, tatilimiz boyunca uğradığımız tüm kasabalarda  lavantalı dondurma sordu, bulamadı, bulmuşken yiyin deriz. Split'te lavantalı çikolata deneme şansımız olmuştu ama dondurma cidden açık ara daha iyi idi.
Yemek sonrası ne yaparız diyenler için kıyı şeridinde bir sürü alternatif var ama bizim ilgimizi asıl sokak arasında ve küçük meydanlarda olanlar çekiyor. Özellikle de 1 Mayıs Meydanı'ndaki "Cantina" bir şeyler içmek için ideal. Asma yaprakları altındaki bu mekan gündüz atıştırma için de iyi bir alternatif. Hemen yanında küllahta kızarmış deniz mahsulleri satan tatlı bir de take away var ;)



Klet Cantina: http://www.inyourpocket.com/slovenia/piran/Restaurants-and-cafes/Wine-Bars/Klet-Cantina_53207v




Izola'nın ilgi çekici noktaları: http://www.izola.eu/index.php?page=static&item=3&tree_root=3
Piran-Izola otobüs seferleri: http://www.vozni-red.si/bus.php?x=Piran&y=Izola

Piran hakkında ipuçları için: http://www.inyourpocket.com/slovenia/piran
İzola hakkında ipuçları için: http://www.inyourpocket.com/slovenia/izola
Slovenya resmi sitesinde Piran: http://www.slovenia.info/?_ctg_kraji=2649&lng=2
Slovenya resmi sitesinde Izola: http://www.slovenia.info/?_ctg_kraji=2784&lng=2
Izola resmi turizm sayfası: http://www.izola.eu/
Slovenya'nın olmazsa olmazları: http://www.inyourpocket.com/slovenia/Top-5-Slovenian-Souvenirs_71319f

Burnu döndükten sonraki surlarda bizi graffitiler karşıladı, Türk bayrağına denk gelmek biraz şaşırttı bizi pek tabi.


19 Ekim 2014 Pazar

SLOVENISTRIA : BLED - POSTOJNA

Biz bu yaz Bayan Pek Yer ile muhteşem bir tatil geçirdik. Slovenya'dan başlayan seyahatimiz boyunca Hırvatistan'ın Istria Yarımadası'nı ve birbirinden güzel 2 Hırvat adasını da kapsayan yolculuğumuz deniz, güneş, lezzetli deniz mahsulleri ile unutulmaz bir anı bıraktı bizde. Rotamız Ljubljana, Bled, Postojna, Piran, Izola, Porec, Rovinj, Pula, Cres, Krk idi. Her yeni kasaba/şehir öyle dolu dolu geçti ki hepsinden ayrı ayrı bahsetmek gerektiğini düşündük ve yazımıza Bled - Postojna ile başlamak istedik.



Bled


Slovenya ufak mı ufak bir ülke ancak görülmeye değer bir çok güzelliği var. Adriyatik'teki ufacık kıyısına sığan kasabaları ve başkenti Ljubljana dışında en ilgi çekici yerleri Bled Gölü ve Postajna Mağaraları idi. Bayan Pek Yer ile yapacağımız Slovenya-Istria turunda da bu iki görülmeye değer yeri günü birlik halletmeye çalıştık.




İstanbul'dan bir uçak dolusu 50 yaş üstü tır şoförü amcalar ile yaptığımız uçuş sonunda Ljubljana'ya vardık. İlk durağımız Bled'di. Biz öncelikle bavulları Ljubljana'da lockera bırakmak suretiyle otobüsle Bled'e geçtik. Ancak havalimanı Bled ile Ljubljana arasında yer aldığından, ayarlanacak servisler ile de direkt Bled'e gitmek mümkün. Git-gel gözünüzü korkutmasın Bled-Ljubljana arası 1.20 dk sürüyor ve otobüsler çok sık.






Wifi'li otobüsümüz ile Bled'e vardık ama Bled bizi hiç hoş karşılamadı. Eylül'ün başında 13 derecelik bir hava, üstüne de yağmur ve fırtına. Yaz tatili kafasında olan bizler için büyük bir sürpriz oldu. Yağmur yağacağını biliyorduk ancak bu soğuk planları alt üst etti. İlk iş terliklerden kurtulup ucuz bir ayakkabı bulmaktı ama Mahmutpaşa gibi bir ortama denk gelemedik, satın aldığımız yağmurluklar ile züğürt tesellisi bulduk. Ayacıklar dondu mu, evet dondu, ıslandık mı evet sırılsıklam olduk ama Bled'e değdi.





Rüzgar ve yağmur el verdiğince Bled'in güzelliklerini görmeye çalıştık. Tam Bled'in ice bucket challenge'ına yenilecek iken gölde bulunan adaya kalkan tekneleri görmemizle işin rengi değişti. Allah'tan üstü kapalı olanlar ile gittik ama güzel havada Bled'e yolu düşenler yöresel Pletna tekneleri ile bu turu yapabilirler. 12 €'nun karşılığında tekneler sizi 1 saat bekleyerek adaya taşıyor. 




 

O bir saat boyunca da adada yer alan kilisenin çanı 3 kez çalınarak dilek dilenebilir, kulesine çıkılabilir ve hediyelik eşya mağazasına uğranıp kek kalıbı alınabilir. Tekne turu sayesinde ayrıca sadece adaya uğramadık, Mareşal Tito'nun yazlığını, Bled Kalesi'ni ve gölün iki kıyısını yakından gördük.



Pletna turları: http://www.pletna.si/











Hava Bled Kalesi'ni, Iglica şelalelerini
Vintgar kanyonunu görmemize müsaade etmese de yolumuza çıkan Kava Bar'da kremalı tatlımızı yemeyi ihmal etmedik. Slovenlerin kremna rezina dediği bu tatlı Bled'de çok meşhur ama ülkeyi gezmeye başladığınızda her yerde olduğunu da görüyorsunuz. Nerede karnınızı doyurdunuz derseniz, şirin bir pizzacı olan Rustika'da sosis ve boşnak köftesi ile hem doyduk hem ısındık. Aman dikkat cevapcicileri her restoran çok tuzlu yapıyor, uyaralım. Sonuçta dört mevsimin de ayrı yakıştığı Bled'e tekrar gelmek için de bize bahane çıktı. 





http://foodtourslovenia.wordpress.com/2013/01/24/bled-cream-cake-kremna-rezina-kremsnita/



Otobüs tarifesi için: http://www.ap-ljubljana.si/eng/

Pizzeria Rustika: http://www.pizzeria-rustika.si/en/
Bled'de ne yapılır öğrenmek için birebir kaynak: http://www.bled.si/en/




Postojna



Ertesi gün esas rotamızda Piran bulunuyor ise de, bir arkadaşımızın tavsiyesi ile araya Postojna Mağaraları'nı sıkıştırmaya karar verdik. Postojna tam da Ljubljana - Piran güzergahı üzerinde olduğundan bir ufak mola ile mağaraları gezme imkanımız oldu. Teşekkürler Deniz! 


Günü kaçırmamak, Piran'a da gündüz vakti varmak için sabah erkenden yola çıktık. Sezonda Postojna otobüs terminalinden mağaralara servis kalkıyor ama Eylül ayında sezon bittiğinden mağaralar için 1 kmlik bir yolu yürümek durumunda kaldık.








45 dakikalık bir yolculuk ile 9'da Postojna'ya varmışsak da, yürüyerek mağaralara gelişimiz 9:30'u buldu. Bu yüzden de 10'da başlayan 1:30 saatlık tura maalesef katılamadık. Ama daha hesaplı olan 8 €'luk Vivarium ile de bir fikir edinebildik. Vaktiniz olursa hem 22 €'luk tura katılabilir, hem de bizim Sümela Manastırını andıran Predjama Kalesi'ni de 28,90 € bilet ile görebilirsiniz. Belli saatlerde Postojna mağaları ile Predjama arasında ring seferler bulunduğundan her iki yer kolaylıkla ziyaret edebilirsiniz.



Bilet tarifesi için: http://tickets.postojnska-jama.si/en/all.html
Postojna hakkında: http://www.postojnska-jama.eu/en/





Vivarium'a gelirsek, 1800'lerin başında bulunan bu mağara bir çok sarkıt ve dikitten oluşuyor. Keşif sonrasında da bir çok hayvan türü ile karşılaşmışlar. "Human fish" dedikleri semender de mağaranın simgesi olmuş durumda. Biz de küçüğe hatıra olsun diye souvenir'den oyuncak bir 'human fish' aldık. Ek bilgi, Ljubljana'da Human Fish isimli yerel bir bira mevcut, İngiliz bira severleri için ideal çünkü lezzeti tam bir ale. Konudan biraz saptım ama sonuçta hediyelik eşya konusunda Postojna iç açıcı.










http://en.wikipedia.org/wiki/Olm

Bira severler için Human fish ziyareti: http://www.slovenia.info/fr/izlet-ekskurzija/Springs-of-Ljubljanica-and-Human-fish-Brewery.htm?izlet_ekskurzija=97782&lng=2


Human Fish bulunan mekanlar: 
http://www.inyourpocket.com/slovenia/ljubljana/Human-Fish-Brewery_71564f


Ek bilgi: Ljubljana Havalimanı turist info masasında envai çeşit broşür, rehber, harita mevcut. Yola çıkmadan ücretsiz alınan bu kaynaklar size çok yardımcı olacaktır.