30 Ağustos 2014 Cumartesi

THASSOS - TAŞÖZ




Ramazan ve Şeker Bayramları bilindiği üzere halkımızın yurt dışını istila ettiği nadide tarihlerdir. Bu nedenle de Bayan Pek Yer ile hep Avrupa'nın ücra köşelerini  gezmeye çalıştık ancak bu yılki tatil planımızı yaptığımızdan, Şeker Bayramı açıkta kaldı biz de yakın yerleri araştırırken Thassos'ta karar kıldık. Yolculuğa çıkarken bir Türk adası ile karşılaşacağımızı biliyorduk ama artık gözümüzü karartmıştık. Tüm 'Efe koşma çocuuum'lara, 'ay hayır ama 1 saat oldu sipariş vereli'lere, 'aaa bak bizim roka'lara, 'Adacım dur orada bi fotografını çekim'lere kulak tıkayacaktık.

Yine de siz siz olun resmi tatiller dışı ziyaret etmeye gayret edin. Üstelik Cuma akşamdan yola çıksanız İstanbul'dan 5 saat sürüyor, yani muhteşem bir haftasonu kaçamağı. Biz önce Kavala'ya ardından da feribot ile Thassos'a ulaştık. İstanbul'dan Metro, Ulusoy, Derya ve Alpar Turizm ile Kavala'ya gidebiliyorsunuz. Biz Alpar'ı tercih ettik, daha ucuz idi ;)

Bizim gibi kendi aracı ile seyahat etmeyenler Kavala'dan feribot ile Skala Prinou'ya, aracı olanlar ise Keramoti'den daha kısa bir yolculuk ile arabalı feribot ile Limenas'a varabilirler. Bu arada aracınla gitmek ile otobüsle gitmek arasında 2 saat fark var. E önce Türkiye gümrüğü için 40 kişinin pasaportları toplanıp işlem yapılıp dağıtılması, ardından da Yunan gümrüğünde aynı işlemler olunca 2 saat takıyor yolculuğa. Araçla çıkmak için de uluslarası trafik sigortası ile uluslararası ehliyet için yaklaşık 500tl civari bir bedel ödeniyor. 
http://www.turing.org.tr/tr/belgeler.asp
Adanın yoğun otobüs ağı sağolsun, Skala Prinou'ya inmemiz ile Limenas'a kalkacak otobüse binmemiz bir oldu. 20 dakikalık bir yolculuğun ardından adanın ana kasabası Limenas'a ulaşıyoruz. İlk işimiz 70'li yıllardan kalma otelimiz Hotel Vicky'i bulmak. Biraz içerlek ama sahilden yürüyerek 10 dakika sürüyor, minicik bir kasaba burası zaten. 


Otobüs tarifesi : http://www.thassos-view.com/information/bus-timetable
Feribot tarifesi : http://www.thassos-ferries.gr/turkey.html


İlk gün "Marble Beach"e araçsız ulaşımın olmadığını öğrenince rotayı Aliki'ye çeviriyoruz. Yeni liman tarafında yer alan KTEL ofisinden bir tarife edinip, Aliki'ye doğru yola çıkıyoruz. Adanın doğusunda Aliki'ye kadar ne kadar yerleşim varsa bu otobüs yolculuğu ile keşfediyoruz. Mesela dağ köylerinden Panagia taş kiremitli evleri ile sevimli iken, Potamia bir o kadar sevimsiz. Golden Beach bir nevi Sarımsaklı, Konyaaltı, upuzun bir sahil şeridi ve bir çok yeme-konaklama tesisi. Erdek tadındaki Kinira'dan sonra ise karşımıza çarpıcı Paradise Beach çıkıyor. Otobüs şoförümüzün müsade ettiği sürede Paradise'e hayran kaldıktan sonra hayranlığımızı Aliki'ye devrediyoruz. Hatta Bayan Pek Yer bir süre gerçeklik algısını yitiriyor.
Cidden turkuaz renginin betimlemekte yetersiz kaldığı bir plaj burası. Zaten bu betimleme yetersizliği yüzünden, duyan Aliki'ye gelmiş. Bu tercihin diğer bir sebebi burada bir marketin, bir sürü restoran ve tesisin bulunması. Thassos'taki ilk ciddi Türk popülasyonuna da burada denk geliyoruz ama dediğimiz üzere 'ears wide shut'. Turkuaz denizin tadını çıkardıktan sonra Bayan Pek Yer plajdaki yerini kaybetmek istemezken ben burnun diğer tarafındaki arkeolojik alanı keşfe çıkıyorum. Çok büyük bir arkeolojik kazı bölgesi bulunmadığından 5-10 dakikalık bir gezi ile Bayan Pek Yer'in yanında yerimi alıyorum.



Aklımızı Aliki'de bırakıp, bize yol soran naif Türk çiftin arabası ile Golden Beach'e geçiyoruz. Paradise ve Aliki kadar akılda kalıcı olmayan bu plaj, turistik yapısı, tesisleri ve restoranları ile çocuklu aileler için muhteşem bir tercih. Lakin bizde henüz çocuk yok ama en geç otobüs seferi Golden Beach'ten yapıldığı için denizin keyfini çıkaralım diyoruz. Gördüğümüz için pişman mıyız, değiliz ancak aklımız Paradise'ta kaldı mı, kaldı :(




Hazır konu plajlardan açılmışken adada aşağı yukarı, ulaşılabilen, ulaşılamayan neredeyse 25-30 adet plaj var. Bizdeki amaç da 1 gün içerisine max. plajı görebilmek. 

İkinci gün bu güdülenme ile erken uyanıp yollara düşüyoruz. Bu kez adanın batısında bulunan plajları keşfe çıkıyoruz. İlk olarak Skala Marion'a gidiyor ve iki tesisten ibaret ufak bir koy ile karşılaşıyoruz. 

Nispeten sakin bu plajdan sonra dalgası ve rüzgarı ile bizi çarpan Metalia'da Karadeniz efekt ile karşılaşıyoruz. Ancak renk turkuaz. Dalgalı denizinden çok, eski maden fabrikası ilgimizi çekiyor. 



Böylece de Limenara'ya giden 1 kmlik patikayı da tesisi gezerek tamamlıyoruz. Sahildeki inşaat sebebiyle burada denize girme şerefine nail olamadığımızdan manavdan aldığımız üzümleri Mythos eşliğinde hüpletiyoruz. Son rotamız Limenas'a yakın Glyfada. 80'lerin Turban otellerine benzer bir bina ve yemyeşil bir koy karşılıyor bizi. Ardında da son otobüs ile Limenas'a dönüp, kasabadaki ikinci otelimiz Vanta'ya geçiyoruz. 




Üçüncü günümüzü de araçla ulaşılamayan koyların varlığını bildiğimizden, önceden ayarladığımız tekne turunda geçiriyoruz. Önceden rezervasyon çok önemli, aksi taktirde yer bulunamıyor. Zaten topu topu 2 tur şirketi var.
Eski limanda demirli Eros II s
abah 10:00'da hareket edip, 16:00'da adaya geri bırakıyor. Üstelik mükemmel bir mangal ziyafeti ile. 


Kaptan bizi önce Platanos'a götürüyor. Platanos gördüğümüz ilk güzel koy. Burada yarım saati 40 dakika kaldık. Kayalıklarındaki çizgiler tam bir Zen ortamı sağlıyor. Ulaşımın zor bir koy olmasından sebep, etrafta sadece kuş sesleri var. Su kesinlikle soğuk değil. Deniz kayalıklara doğru deniz kestanesi kaynıyor, deniz ayakkabısı şart.



                                                                                                            Platanos öncesi güzergahımızda Makryammos Plajını görüyoruz. Konaklamak isteyenler için burada bir otel de var. Plaj açıktan dahi efsane görünüyor. Biz durup yüzmedik ama siz mutlaka bi uğrayın deriz.





Ardından ufak Kinira adasına demirliyoruz. Burada kaptan teknenin yanında yancı olan barbeküyü yakıyor. Veriyor ateşi veriyor ateşi 
: ) : ) : )


Kinira minicik bir ada, muhteşem kesinlikle değil, ama demirlemek için cidden ideal. Biz yüzerken yemek hazırlanıyor. Tabi ki deniz de ziyadesiyle acıktırdığından mangal ilaç gibi geliyor. Mis gibi çoban salata ha evet Grek, Grek Salata, mis gibi mangal yanına birer Mythos ;)




Tekrar demir alıp bu kez Vathi koyuna doğru yola çıkıyoruz. Vathi hiçbir tesisin olmadığı, meşakkatli bir yola katlanan tek tük tatilcinin bulunduğu bir koy. Ancak bu bakirliği ile The Beach filmini aratmıyor. 




Vathi gördüğümüz koylar içerisinde bizce en güzeli idi. Çok bakirdi, hiç bir tesis yoktu, ulaşımı zordu yani geleni gideni çok olmadığından temizdi.

Suyu tam turkuaz ile su yeşili arası idi. Sahilden 100 metre kadar bir alan epey sığ idi öyle ki suda oturabiliyordunuz.

Minicik beyaz ve kum rengi balıklar yüzüyor etrafınızda. kuş sesleri, manzara, doğanın dinginliği bir başka idi Vathi'de, mutlaka gidin görün deriz.




Thassos'u araştırmaya başladığımız günden beridir Marble en popüler plaj olarak karşımıza çıkıyor. Yurtiçi, yurtdışı tüm bloggerlar mutlaka Marble'ı görün tavsiyesinde bulunuyorlar. 

Ulaşım zorlu bir dağ yolu izlenerek ancak araba ile mümkün. Yol çok taşlı olduğundan motorsiklet çok önerilmiyor. Ya da taxi boatlar var deniliyor ancak önceden rezervasyon şartı var, üstelik her gün de taxi boat yok. Haftanın belirli günleri, e siz de şanslı iseniz evet görülebilir. Biz adaya ayak bastığımız ilk gün itibariyle Marble'ın peşine düştük. Lakin tüm girişimlerimiz sonuçsuz kaldı. 


Tam umutsuzca bu isteğimizden vazgeçecektik ki kaptanımız bize bir kıyak yaptı. Dönüş yolunda 20 dakika olmak kaydı ile bir ateş alıp çıktık Marble'dan. Aslında aramızda kalsın Zakyntos'taki Shipwreck plajından daha iyi değil. Ama hakkını da yememek gerek tüm o mermer ocaklarının bembeyaz taşlarından sebep su carıl carıl turkuaz. Sinop gibi birden derinleşiyor aman dikkat. Geçen seneye kadar bir tesis barındıran koy artık gözü pek tatilcilere emanet. 




Üç gün boyunca görüp, göremediğimiz plajlar hakkında ufak bir yorum yapmak gerekirse, ulaşım sıkıntısı yaşadığımız ve bir daha adaya gelmek için bahane yarattığımız Giola ile söze başlamalı. Dalgaların kayalara vura vura havuz oluşturduğu bu doğa harikasını görmek için meşakkatli bir yol kat etmek gerekiyor. Ardından da kendinizi o doğal havuzda buluyorsunuz. Mike Bike'tan kiralanacak bir ATV veya motor ile Vathi ve Marble'a gitmek mümkün. Ayrıca bu şekilde Limenas'a yakın Papalimani, La Scala Beach ve Glyfada'ya da uğrayın deriz.



Adanın restoranlarına gelirsek, tek bilgimiz Limenas'a ait. Ben sıkıntıya gelemem, iki saat yer beklemem diyenler yeni liman tarafındaki restoranlar sokağını tercih edebilir. Biz şansımızı Tavernaki'de denerken, sokağın diğer alternatifleri Zorba's, Ambrosia ve az ileride yer alan Pigi idi.
Ne yiyelim konusuna gelirsek, önerimiz güneşte kurutulmuş ızgara ahtapot, karides saganaki ve ızgara kalamar. Saganaki bildiğimiz saganaki değil, domates sos eşliğinde karides, mideye ya da kalamar saganakiler yapılıyor. Salata olarak da Grek Salata'nın insan döven iri domates ve salatalıklarından sıkıldıysanız roka salatası denemenizi öneririz.





Yine de biz önceliğinizi eski limandaki Simi'ye vermenizi tavsiye ederiz. Ama Simi'ye oturmak öyle kolay olmayacaktır. Birincisi rezervasyon kabul etmiyorlar, ikincisi ise akşam 8 sonrasına kaldıysanız yandınız, yer beklemek uğruna bir müddet dikileceksiniz demektir. Ama biz tabi ki mide ve damak derdine her türlü çileyi çekebilen insanlardan olduğumuz için beklemeyi tercih ediyoruz. 

Kalamar ızgara nefisti, ince kabak kızartması ise ilgimizi çeken başka bir lezzet oldu. Meze tabağı pek başarılı değil, aman siz sipariş etmeyin. Peynir saganaki ziyadesiyle saganaki idi mutlaka alın. Salataya da ballı bi sos hazırlamışlar, fena olmuş, yoksa roka domates salata candır. 






Çıkışta peki cila yapmak için ne gibi alternatifimiz var derseniz The Jar Bar'ın mastikalı yerel kokteylleri denenmeli.

Bira içmek bana yeter diyenler için Simi'nin devamında sahilde bulunan mekanlar ideal.

Yok ben hareket arıyorum diyorsanız eski limanın ötesindeki beachler tam bir club alternatif olabilir.





Ada hakkında da kısa bir bilgi vermek gerekirse, mimari ve şehirleşme olarak kafanızdaki o mavi-beyaz pencereler, iki katlı sevimli Rum evler burada mevcut değil. Ancak bakir koylar, leziz yemekler Thassos'u görün dememize yetiyor. Bizim uğrayamadığımız dağ köyü Theologos (Midilli'deki Agiasos gibi) bu açığı gideriyor gibi. Limenas'ta Bodrum çarşı tadında bir çarşı var ancak çoğu Çin malı şort, t-shirt, terlik, magnet.
Alışveriş için zeytinyağı, sabun ve yerel uzo iyi fikirler arasında.
Orjinal hediyelik eşya arayanların yolu Limeneria'ya düşerse çarşı içindeki Molly's e bir merhaba denmeli. 





Peki Thassos merkezde kalıp, nerede denize girebiliriz diyenlere önerimiz eski limandan devam ettikten sonra yolun sonuna kadar gidip Karnagia Beach'e gitmeleri. Hem oraya kadar gitmişken tepede bulunan kilisede de bir mum yakılır böylece.



Restoralar için: http://www.tripadvisor.com.tr/Restaurants-g776005-Thassos_Town_Limenas_Thasos_Northeast_Aegean_Islands.html
Giola'yı bulmak aka "Finding Giola": http://www.discoverthassos.com/en/about/experience-view/lets_find_giola
Thassos hakkında: http://www.go-thassos.gr/
http://www.feelgreece.com/en/thassos
http://www.thassos-view.com/