16 Eylül 2012 Pazar

BERLIN RISES



Berlin her ne kadar Nazi rejimi ve duvarı ile anılmakta ise de Berlin'in alternatif sanat ortamı da görülmeye değer. Hackesher Markt civarı başlangıç yapmak ve keşfe dalmak için çok ideal bir bölge. Höfe almanca avlu demek ve bu bölgede bir sürü avlulu yapı bulunmakta. Hackesche Höfe denen bu kompleks içerisinde yer alan kafe-barlarda hem bir şeyler içebilirsiniz, hem de Berlin sokak sanatını inceleyebilirsiniz. 


Yazıyı yazmaya başladığım sırada buraya kadar gelmişken mutlaka "Tacheles"i ziyaret edin demeye hazırlanıyordum ancak kötü haberle karşılaşmak durumundema kaldım. Tacheles Berlin'in simgesi halen gelen, bohem bir yapı. Duvarları graffitilerle dolu olan bu bina dünyanın dört bir yanından gelmiş sanatçılara misafirlik ediyordu. Ancak borçları sebebiyle bina tahliye edilmiş ve kapitalizme yenilmiş.



İlk günden bedava şehir turu yapınca, üstüne de graffiti uğruna girilmedik sokak bırakmayınca dinlenmek adına rahat bir mekanda  oturmaya karar verdim. B-Flat bu açıdan çok doğru bir tercih oldu. Güzel müzik eşliğinde bir şeyler içtikten sonra değişiklik adına King Kong'a yöneldim ancak buradaki programa yetişemedim. Demek ki hafta içi çok fazla coşmamak gerekiyormuş.



Nazi rejiminin yaşattığı acıların resmi kanıtı toplama kamplarıdır. Berlin de bu açıdan nasibi almış diyelim.Yaklaşık bir saatlik tren ve otobüs yolculuğu ardından bu kamplardan biri olan Sachsenhausen'e vardım. Kampın artık onda biri ayakta kalmış ise de yaşanan vahşet mekanın her yerinden okunabilmekte. Bu nedenle de kelimeler bazı şeyleri tasvir ederken kifayetsiz kalmakta. 




Doğu Alman rejimini en iyi yansıtan filmlerden biridir Başkalarının Yaşamı. Bir Stasi ajanının çelişkilerini anlatan bu filmi anlamak için en doğru yer ise Stasi Müzesi. Aleksanderplatz'dan 15 dakikalık bir metro yolculuğu ile vardığım müzede insanların ne kadar abartılı bir şekilde takip edildiği gerçeği ile yüzleştim. Etrafınızda bulunan herkesin Stasi ajanı olma ihtimali bir yana her hareketiniz bir şekilde sürekli kaydedildiği hissi 1984 romanının aslında pratikte uygulandığını göstermekte.




Hazır filmlerden söz açılmışken Tom Tykwer'in 3 filminde nehir kenarında yer alan havuz sebebiyle mayomla birlikte Badeschiff'e doğru yol almaya karar verdim. Aylardan ağustos olmasına rağmen mekan kapı duvar idi ancak yolda rast geldiğim devasa grafitiler beni teselli etmeye yetti. Ardından da Oberbaum köprüsü üzerinden  Berlin Duvarı gibi bir gudubeti sanat eserine döndüren East Side Galeri'ye ulaştım. Bir açık hava galerisi olan bu yeri özel kılan  ise dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıların özgürce yapıtlarını duvar üzerine resmetmeleri.





East Side Galeri Paris Komunu Caddesi ile son buluyor. Paris Komunü caddesi ile yukarı çıktığınızda ise devasa Karl Marx bulvarı ile karşılaşıyorsunuz. Doğu alman rejimi mimarisini çok güzel yansıtan bu bulvar devasa binaları ile insanda bir karıncaymış duygusu yaratıyor. Baskıcı rejimin heybeti ve insanı un ufak eden ideolojisi Karl Marks'ın ismi ile tescilleniyor. İşin manidar kısmı ise bir dönem bulvara Stalin'in isminin verilmiş olması.



Tacheles'e ilişkin: http://t-squat.com/save-tacheles/
Hackescher Markt'ta yer alan avlu kompleksi: http://en.wikipedia.org/wiki/Hackesche_H%C3%B6fe
Başkalarının Hayatı: http://www.imdb.com/title/tt0405094/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder