30 Mart 2015 Pazartesi

PLOVDIV - FILIBE


Bulgaristan'daki 3. günümüz rota Plovdiv. Erkenden kalkıp, Plovdiv'e kalkacak otobüsümüz için Sofya otobüs terminaline geçiyoruz. Her ne kadar trenle Plovdiv'e ulaşmak mümkün ise de; eski ve yavaş trenlerle yolculuk yapmaktansa iki saatte otobüsle Plovdiv'e varmayı tercih edioruz. Plovdiv'e varınca da ilk iş gar ile şehir merkezi arasında bulunan Ivan Vazov caddesindeki My Guest Room'u bulmak oluyor. Binasına bayıldığımız guesthouse'un bize sunduğu çatı katına ve balkonuna ise hayran kalıyoruz. Neyse odayla fazla oyalanmaksızın kendimizi Plovdiv sokaklarına bırakıyoruz.


Tren saatleri için: https://en.rail.cc/train-connection/sofia-plovdiv/bulgaria/980
Otobüs saatleri için: http://avtogari.info/search_en.php?start=%D0%9F%D0%9B%D0%9E%D0%92%D0%94%D0%98%D0%92&end=%D0%A1%D0%9E%D0%A4%D0%98%D0%AF


Plovdiv'de de "freesofiatour"un kardeşi "freeplovdivtour"a katılmayı ihmal etmiyoruz. Ancak tur 2'de başlayacağı için biz öncesinde biraz dolanmaya başlıyoruz. İlk hedefimiz de Bayan Pek Yer'in favorisi olan Plovdiv Pazarı. Eski şehirin eteklerine kurulu pazarı bulmak zor olmuyor. Burası çok büyük bir alana kurulmasa da taze sebze-meyveler bize yetiyor. Ardından dibine kadar geldiğimiz oldtowna tırmanışa geçiyoruz. 


Sokaklarına girmemizle birlikte bizi cumbalı ve çok katlı Osmanlı evleri karşılıyor. Ahşap, cumbalı evlere imrenerek bakıyoruz çünkü bir çoğunu koruyamadık biz Türkiye'de. Gerçekten iyi muhafaza edilmiş bir oldtown. Arnavut kaldırımlı sokaklarda gezinmek inanılmaz keyifli. O yüzden rahat edeceğiniz bir ayakkabı tercih edin deriz. Yoksa Plovdiv sokaklarında bilek burkulması sonucu kötü anılar edinebilirsiniz. Neyse, biz oldtownun derinlerine girme işini fazla abartmadan turumuzun başlayacağı şehrin meydanına doğru dönüşe geçiyoruz.




Postanenin bulunduğu meydanda diğer katılımcılarla buluşarak turumuz başlıyor. Antik Roma döneminden kalma eserler eşliğinde turumuz Plovdiv'e damgasını vuran simalar ve olaylarla devam ediyor. Çeşitli anektodlar eşliğinde Plovdiv kazan biz kepçe geziyoruz. Örneğin İstanbul'u da mesken tutan Pierre Loti'nin kaldığı konağı görüyoruz. Sonra Knyaz Aleksandar I caddesi üzerindeki Deli Miljo ve amfitiyatroda bulunan kemancı Sasho'nın hikayelerini böyle öğreniyoruz. Kemancı Sasho'nun hikayesi biraz iç burkucu. Sasho'nun, Plovdiv’i ziyaret eden bir Sovyet komutanına yaptığı şakadan sonra ortadan kaybolduğu rivayet ediliyor. Ancak Plovdivliler  çok sevilen Sasho'yu unutmayıp, bu heykelle ölümsüzleştiriyor. Miljo ise Plovdiv'in delisi. 

Plovdiv'in sevgilisi Miljo: http://www.eatstaylovebulgaria.com/en/i-love-plovdiv/miljo-plovdiv-2/
Plovdiv'deki heykeller: http://www.plovdivguide.com/_m1699/Photo-Galleries/Monuments---Plovdiv-28



Antik dönem demişken cidden Plovdiv'de toprağı kazsan arkeolojik esere denk geliyor insan. Ki şehrin simgesi olan amfitiyatro 1970lerde tesadüfen bulunuyor. Ana cadde ortasında bulunan Roman Stadyumu'nun kalıntıları da muhtemel cadde üzerinde bulunan binaların temellerinde yatıyor. Bu ise tesadüfen bir binanın inşaatı sırasında ortaya çıkıyor, ancak caddedeki çift taraflı mevcut binalar sebebiyle stadyumun kalanı hala yeraltında. Ana meydanın arkasında bulunan Roma Forumu'nda ise kazılar hala devam ediyor. 2019 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacak Plovdiv'de zaten restorasyon çalışmaları hızla sürüyor.

Amfitiyatro hakkında: http://bulgariatravel.org/en/object/7/Antichen_teatyr_Plovdiv
Roman Stadyum hakkında: http://ancient-stadium-plovdiv.eu/?l=2
http://bulgariatravel.org/en/object/305/rimski_stadion_plovdiv
Roma Forumu hakkında: http://www.romanplovdiv.org/en/forum-and-odeon/4


Turumuz Roma Dönemi'nin ardından oldtowna adım atmamızla, köşklere ve buradaki yaşam hakkında bilgilerle devam ediyor. Tura katılmazsanız da bu bilgileri Etnografya Müzesi ve Tarih Müzesi'ni de gezerek edinebilirsiniz. Biz bilgiye doymadığımız ve hayran kaldığımız evlerin de içini görebilmek adına cüzi ücretler ödeyerek bu iki harika köşkü geziyoruz. Ben müzeye doymam diyenlere ise diğer önerilerimiz Arkeoloji Müzesi ve Mozaik Müzesi.

Etnografya Müzesi: http://ethnograph.info/front/index.php
Tarih Müzesi: http://www.historymuseumplovdiv.org/



Artık turumuzun sonuna doğru yaklaşıyoruz. Oldtownun göbeğindeki Hisar Kapı ve St. Constantine ve Helena Kilisesi'ni geçerek Plovdiv'in 7 tepesinden biri olan Nöbet Tepe'ye ulaşıyoruz. Şehri ve diğer tepeleri de görebildiğimiz bu nokta ile tur noktalanıyor. Yaz mevsiminde tur 6'da başladığı için bir de burada gün batımı manzarasının tadı çıkarılıyor. Turumuz sona erince kapağı Saborna caddesindeki antika dükkanlarına ve hediyelik eşya mağazalarına atıyoruz. Bayan Pek Yer'in burada gözü dönüyor. Yünden minik bir kuzu, emaye minik bir tava ve kurmalı retro bir oyuncak ise bizimle beraber İstanbul'a geliyor.


Plovdiv'in 7 tepesi: http://www.seyyahca.com/2014/04/balkanlarin-yedi-tepeli-sehri-plovdiv/
Panoramik Nöbet Tepe: http://plovdivbg.info/objects/nebettepe-nebet-hill/?lang=en


Sabahtan beri dere tepe gezdiğimiz için karnımız acıkıyor. Hedefimiz Sirkeci'nin meşhur Filibe Köftesi'nin kökenine inmek. Ama acı bir şekilde tecrübe ediyoruz ki Plovdiv'de köfteci filan kalmamış. Biz de yerel halkı takip ederek Alex Foods'ta döner yiyoruz. Akşam içinse rotamız herkesin ortak paydası olan Dayana. Sahat Tepe eteklerinde bulunan Dayana etseverler için bir cennet. Menüsünde boğulduğumuz için et siparişini garsonumuza bırakıyoruz. Ancak bir Balkan klasiği "şopska salatası" ve Sofya'da hayran kaldığımız mantardan sipariş etmeyi ihmal etmiyoruz. 

Dayana menüsü: : http://en.dayanabg.com/wp-content/uploads/2014/09/dayana_en.pdf
Sahat (Saat) Tepe: http://www.bulgariainside.eu/en/articles/Sahat-Tepe,-Plovdiv/960/index.html


Yemek sonrası ise bir şeyler içmek için şehrin eskiden arastası olan Kapana'ya gidiyoruz. Zamanın zanaatkarları artık burayı terk etmiş, yerine bir sürü design shop ve cafe/bar açılmış. Türkçeden geçen kapan ismi ise halen kullanılmakta. Havana Club'da bir şeyler içip, gündüz bir biralığına soluklandığımız ilk göz ağrımız Apartment 101'e geçiyoruz. Mevsim müsait olmadığı için arka bahçesine oturamıyoruz ama içi de gayet güzel dekore edildiğinden ayaklarımız hep bizi buraya getiriyor. Bir diğer alternatif ise daha hipster mekanı olan Artnews Cafe. Pub arayanlar için Sofya'da gittiğimiz kendi biramızı doldurduğunuz Ale House daha tercihi. 

Kapana hakkında: http://www.bulgariainside.eu/en/articles/Kapana,-Plovdiv/959/index.html
Apartment 101: http://www.inyourpocket.com/Bulgaria/plovdiv/Bars,-Clubs-and-Discos/Bars/Apartment-101_128564v
Art News Cafe: https://bg-bg.facebook.com/artnewscafe
Ale House: http://www.mydestination.com/bulgaria/restaurants/190984/ale-house-plovdiv#


Plovdiv'deki ikinci günümüzde ise sevgili arkadaşımız Can'ın tavsiyesi ile çevredeki görülmeye değer yakın rotaları ziyaret ediyoruz. Ancak bizde araç olmadığı ve toplu taşıma ile bu rotayı yapmak imkansız olduğu için umutsuzca Plovid Turizm Bürosu'na danışıyorum. Bize Dan Travel'i öneriyorlar. Sabah guesthousemuzdan alınmak üzere kişi başı 26 €'da anlaşıyoruz. 

Dan travel: http://www.dantravel.bg/en/



İlk güzergah 1450 rakımda bulunan bir doğa harikası. 1 saat 45 dakikalık muhteşem bir doğanın içinden geçmek suretiyle Wonderful Bridges'e ulaşıyoruz. Bulgarların Chudnite Mostove dediği bu devasa kaya ve onu oyarak köprü oluşturan nehre hayran kalmamak imkansız. Ağzımız açık kalarak ikinci rotamız olan Bachkovo Manastırı'na doğru yola koyuluyoruz. Rodop dağlarından inerek 1 saatte Chepelare nehri kıyısındaki manastıra ulaşıyoruz. Bol bol oksijen aldığımız için karnımız acıkıyor. Rehberimiz manastır sonrası nehir kıyısında yemek yiyeceğimizi müjdeleyince adımlarımızı hızlandırıyoruz. Rila kadar devasa olmayan ama duvar resimleri ile yine büyüleyen bir manastır ile karşılaşıyoruz. Ancak yaşanan bir yangın sonucu kilise içindeki resimler hasar görmüş ve kararmış. Yine de görülmeye değer. Aman dağın suyundan içmeyi eksik etmeyin.

Chudnite Mostove/Wonderful-Marvelous Bridges: http://bulgariatravel.org/en/object/59/chudnite_mostove
Bachkovo Manastırı: http://bulgariatravel.org/en/object/347/Bachkovski_monastery
http://www.bulgariamonasteries.com/en/bachkovo_monastery.html


Manastır sonrası rehberlerimiz bizi Djamura 2'ye götürüyor. Hazır nehir kıyısına gelmişken, dere balığı sipariş etmeye karar veriyoruz. Lezzetine doyum olmaz bir yemek oluyor bizim için. Sonrasında da manastır yoluna dizilmiş hediyelik eşya dükkanlarına uğruyoruz. Sanat eseri gibi resmedilen baharatlara kayıtsız kalamıyoruz. Rehberimizin övgülerine mazhar olan Rodop Dağları'ndan toplanan şifali bitki çaylarını da denemek için alıyoruz. Bayan Pek Yer'in üşüyen ayakları için ise kök boyasından el örgüsü patikler can simidi gibi yetişiyor.




Son durağımız Asen Kalesi. Rodop dağları ile Plovdiv'in bulunduğu ovanın tam ucuna kurulan bu acaip yerleşimin, bir de bu kadar yükseğe inşa edilmesine şaşırmamak elde değil. Kalenin sevgili rehberi eşliğinde buradaki yerleşimden kalanlar ve kalenin tarihçesi hakkında bolca malumat alıyoruz. Bir çok savaşa göğüs geren kalenin en can alıcı tarafı ise günümüze kadar ulaşan kilisesi. İçinde bulunan ikonalar zarar görmüş olsa da kalenin en tepesinden kilise ve ardındaki manzarayı izlemek keyif verici. Sonuçta üç ayaklı turumuzun sonuna geliyoruz ve rehberlerimiz ile otelimize varınca vedalaşıyoruz. Artık İstanbul'a dönüş vakti.

Asen Kalesi: http://bulgariatravel.org/en/object/19/asenova_krepost


Ufak bir not... Pul meraklıları ana meydandaki postanenin pul köşesini mutlaka ziyaret etmeliler. Biz Bayan Pek Yer ile alla beni pulla beni modunda her seyahatimizde kartpostal atmayı eksik etmediğimiz 14 kişilik listemiz için güzel güzel pullar seçtik. Hatta bazısına kıyamadık, etinden sütünden faydalandık.

Sokak sanatı konusunda çok çeşit sunamıyor Plovdiv. Sofya'da olduğu gibi renkli elektrik kutuları ile karşılaşıyoruz. Ancak asıl ilgimizi çeken ise şehrin simge ismi Hristo Botev'e ithaf edilen büyük mural.


Plovdiv mimarisi hakkında: http://plovdivcity.blogspot.com.tr/
Resmi Plovdiv turizm sayfası: http://www.visitplovdiv.com/en
Bulgaristan turizm sayfası: http://bulgariatravel.org/en/official_tourism_portal
Antik Roma Dönemi için: http://www.romanplovdiv.org/en
Plovdiv hakkında her şey: http://www.inyourpocket.com/Bulgaria/plovdiv
Plovdiv haritası için: http://www.plovdiv.bg/wp-content/uploads/2012/10/22.11.2014_b_%D0%BB%D0%B8%D0%BD%D0%BA%D0%BE%D0%B2%D0%B5.pdf

11 Mart 2015 Çarşamba

SOFIA - SOFYA



Kurban Bayramı'ında yurt dışı için uçak fiyatları ateş pahası olunca, başımız sıkıştığında danıştığımız dost misali rotayı komşulara çevirdik. Yunanistan ısrarıma karşın Bayan Pek Yer 'in Ekim ayında denize kıyısı olmayan bir yere gidelim diye diretmesi ile kendimi 'Sofya Otobüs Firmalar'ını ararken buldum.


Malum bayram 4 gün, 4 gün Sofya'ya fazla. Yarısını da Plovdiv/Filibe'ye ayırmaya karar verdik. Böylece de Sofya gidişli, Plovdiv dönüşlü otobüs biletimizi alarak tatil konusunda ilk adımı attık. Ardından da konaklama işini gecelik 18 € gibi komik bir fiyata "Hostel Mostel"de ayarladık. Çift kişilik oda seçmemiz sonucu Hostele yakın, merkeze daha da yakın bir apartman dairesinde kalacağımızı check-in yaptırmaya gittiğimizde öğreniyoruz. Hostel ahalisinden uzak apartman dairesinde Sofyalı olarak takıldık.




Tekrar otobüs yolculuğumuza gelirsek, Ege ve Akdeniz'e göre ters yöne seyahat ettiğimiz için İstanbul çıkışında çok da trafiğe denk gelmiyor, Kapıkule'ye rahat ulaşıyoruz. Burada her iki sınır kapısında hızlı bir aramadan geçip yola devam ediyoruz, otobüstekilerin dediklerine bakılırsa da gümrükte çok fazla takılmıyoruz. Bulgaristan'a giriş yapmamızla beraber uyku çöküyor ve Sofya'ya varışımızla uyanıyoruz. 




Tramvay olmasına rağmen otogardan hostele Bayan Pek Yer'i yürüterek, sabah patlamamış afyona tuz biber ekerek gidiyoruz. Neyse sonuçta yarım saate hostelimize ulaşıyoruz ama oda hazır olmadığı için bavulları bırakarak Sofya kazan biz kepçe dolaşmaya başlıyoruz. Amacımız 11'de Adalet Sarayı önünde başlayacak olan "freesofiatour"a katılmak. Öncesinde de Bayan Pek Yer'in olmazsa olmazı açık hava pazarının bulunduğu Kadınlar Pazarı'nda vakit geçirmek.



Lady's Market yani Zhenski Pazar tarifi güç bir yer. Renkli meyveler, sebzeler, baharatlar,peynirler ve etler hem tezgahlarda hem de tek katlı dükkanlarda taze taze satılıyor. Arada da her türlü mutfak eşyası, kıyafet, hırdavat bulabileceğiniz mağazalar var. Anlayacağınız Tahtakale, Mahmutpaşa ve Mısır Çarşısı tek bir caddeye sığdırılmış. Turun başladığı noktaya dönüşe geçerken de Sofya'nın kapalı pazarı olan Tsentralni Hali'ne (Merkez Hal) denk geliyoruz. Ancak Kadınlar Pazarı'ndan aldığımız tadı burada bulamıyoruz.

Zhenksi Pazarı yakından görmek için: https://www.flickr.com/photos/crouchy/sets/72157640129696846/
Merkez Hal: http://www.sofia-guide.com/attraction/central-sofia-market-hall/


11'de kapısında iki büyük aslan (Bulgarların banknotlarından bayraklarına kadar her şeyde kullandıkları aslan figürünü şehrin her yerinde görmek mümkün) bulunan heybetli Adliye Sarayı'nda turumuz başlıyor. Avrupa'nın çoğu şehirlerinde de bulunan gönüllülük esasına dayalı bu turda Sofya'yı tanıtmak isteyen gençler bahşiş usülü ile 2 saatte Sofya'nın öncesini sonrasını üstelik birbirinden ilginç anekdotlarla anlatıyor. Örnek vermek gerekirse de Aziz Sofya Kilise çanının, kilisenin tam karşısında bulunan bir ağaca asıldığını bu şekilde öğreniyoruz.

Sofya Adliyesi: http://www.vks.bg/english/vksen_p09.htm
Bulgaristan Arması: http://tr.wikipedia.org/wiki/Bulgaristan_armas%C4%B1




Sofya'nın her dönemi ilginç. Roma Dönemi ile başlayan Sofya tarihi, Bulgar Krallığı, Osmanlı Dönemi ve Demir Perde üyesi olarak devam ediyor. Tur sırasında da Sofya'nın her bir çağına şahit oluyoruz. Sofya'nın Roma Dönemi'ndeki ismi Serdika. Serdika zamanına ait kalıntıların kazı işlemleri devam ettiği için şu anda Serdika'nın izleri Sveta Nedelia Kilisesi'nin bulunduğu metro istasyonunda görülmekte. Burada insanda yer altı müzesine girdiği hissi uyanıyor. Tekrar yer üstüne çıktığınızda ise Komünist rejim binaları - özellikle de  Bulgarların Largo dediği Komunist parti binaları kompleksi - ile yüzleşiyorsunuz.

Serdika metro istasyonu: http://www.sofia-guide.com/business/serdika-metro-station/
Largo - Komünist Parti binası - http://www.atrium-see.eu/index.php?option=com_k2&view=item&id=119:largo-case-study-sofiabulgaria




Estetikten yoksun bu binalardan fırsat buldukça etrafta Osmanlı ve Ortodoks mimarisini görmek mümkün. Şimdinin Arkeoloji Müzesi ama eskinin Büyük Camisi de bunlardan biri. Serdika dönemine dair her şey bu müzede. Denk gelirseniz de müzenin karşısındaki Başkanlık - Presidency - binasında saat başlarında askerlerin merasim törenini izleyin deriz. Başkanlığın kapısından girdiğinizde karşınıza çıkan avluda ise Sofya'nın en eski yapısı Rotunda ile karşılaşıyoruz. Komünist mimari içinde bir vaha işlevi görüyor bu kilise.







Nöbet töreni: http://www.123rf.com/photo_1222442_the-soldiers-of-the-guard-of-the-bulgarian-presidency-are-marching-after-a-shift-change-in-sofia.html
Müze binası hakkında: http://naim.bg/en/content/category/300/54/
Rotunda hakkında: http://www.svgeorgi-rotonda.com/index.php?lang=en



Yeteri kadar Ortodoks kilisesi gördük, İstanbul'da bunlardan çok var diyorsanız, yakın zamana kadar Ortodoks dünyasının en büyük kilisesi (Belgrad'daki St. Sava bu ünvanı almış durumda) olan Alexander Nevski Katedrali'ni görmenizi öneriyoruz. Zaten yolunuz buraya düşmek durumunda çünkü her gün kilise çevresinde bit pazarı kuruluyor. Sovyetlerin dağılması sonrası Karadeniz şehirlerinde kurulan Rus pazarlarına benziyor. Kilisede dileğimizi dileyip, bit pazarını gezdikten  sonra şimdiye kadar gördüklerimizden biraz farklı Rus Kilisesi'ne geçiyoruz. Burayı ilginç kılan, kilisede dilenen dilekten sonra yolun karşısında bulunan paskalya yumurtası ile dileğin tekrar edilmesi. Bayan Pek Yer de bu geleneği eksik etmiyor. 

Bit pazarı hakkında: http://www.sofia-guide.com/attraction/antique-market/


Çok fazla kiliseden bahsettik, artık Sofya'nın çok dinli yapısından bahsetmek gerek. Sofya'da günümüze ulaşan çok fazla cami kalmamış ise de, Mimar Sinan eseri Banyabaşı Cami halen kullanılmakta. Caminin hemen karşısında ise Sofya'nın Yahudi mahallesi ve sinagogu var. Sofya rehberimizin anlattığına göre Bulgar Çarı III. Boris ne yapmış etmiş, Nazi Rejimini oyalamış ve Musevilerin Hitler'e teslim edilmesine mani olmuş. Hazır buraya kadar gelmişken de her ne kadar biz Sofya'yı ziyaret ettiğimizde tadilatta ise de; Caminin arkasında bulunan Termal Hamamı da görmeniz tavsiye olunur.



Bulgaristan'da Yahudi topluluğu: http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_the_Jews_in_Bulgaria
Başka bir Schindler'in Listesi vakası: http://mentalfloss.com/article/21978/how-one-man-saved-bulgarias-jews



Bu kadar gezdik tozduk karnımız acıktı. Bir şekilde enerji depolamak ve ısınmak gerek. Sofyalılar çorba seviyor, biz de Supa Star'da kendimize geliyoruz. Dizaynı, duvarları ve tabi ki çorbaları bizi çekiyor. Çorbacının bulunduğu Ivan Shishman sokağına da bayılıyoruz. Bu sokakta apartman numaraları ve tüm elektrik, gaz vb. kulübeleri renk renk. Gezmeye devam ettikçe G.S. Rakovksi ve Graf Ignatiev Caddelerinin de bu cümbüşten nasibini aldığını görüyoruz. Sofya'da çok fazla streetarta denk gelemesek de bu renkli kutular biraz da olsa bu eksikliği telafi ediyor. Ivan Shisman'ı sevmemizin diğer bir sebebi ise burada bulunan Elephant Kitapevi. Kitap dışında hediyelik eşya ve dizayn ürün de satan bu mekana bayılmakla kalmıyor, Bay Gezer'in çok sevdiği "space invader" temalı kağıt cüzdan ve kartpostallar alıyoruz.



Yereller de Supa Star diyor: http://www.balkanbites.bg/supa-star/
http://www.spottedbylocals.com/sofia/supa-star/
Sofya'nın renkli kutuları hakkınd bir video: http://www.back-packer.org/graffiti-sofia/
Streetbox Galeri: http://transformatori.net/en/ulitsa-kutiena/
Elephant bookstore: https://www.facebook.com/pages/Elephant-Bookstore/149165718426814



Yola Graf İgnatiev caddesinden devam ediyoruz. Cadde yol boyu meyve tezgahlarının da bulunduğu geniş ve uzun bir cadde. Biz de tezgahlara kayıtsız kalamıyor, siyah üzüm alıyoruz. Üzümlerimizi yiyerek baştan sona burayı turluyoruz. Her ne kadar Sofya'nın en pahalı ve hareketli caddesi Vitosha ise de; burası bize daha samimi geliyor. Zaten Sofya'nın akşamını da bu civarda bulunan mekanlarda tamamlıyoruz. Oturduğunuz masada bulunan musluklardan biranızı bizzat doldurduğunuz Ale House'a bayılıyoruz. Üstelik şekil 1-A'da görüleceği üzere mekan kendi birasını üretmekte. ;) Bir avlu içinde bulunan Halbite Bulgar birası denemek için ideal publardan biri. Ancak belli bir saatten sonra açık havada servis vermeme gibi garip bir huyları var. Hambara'ya gidip açık havada oturduk ama barın asıl olayının içeri girip kapıyı tıklatmak suretiyle mum ışığında aydınlanan bir ortamda içmek olduğunu bilmediğimiz için bu fırsatı kaçırıyoruz. Çift katlı bir otobüsü bara çeviren Dada'da ise balerin kostümlü bir çekime denk geliyoruz. Ayrıca lounge ortamı ile One More Bar, Irish Pub arayanlar için JJ Murphys, elektronik müzik severlere de Ink Bar yine bu civarda farklı seçenek sunuyor.



Ale House: http://www.beeradvocate.com/beer/profile/21746/?view=ratings

Halbite: http://sofia.zavedenia.com/uk/2904/Halbite.Cherkovna/
Hambara tecrübesi hakkında: http://historyhiker.com/2014/05/02/%D1%85%D0%B0%D0%BC%D0%B1%D0%B0%D1%80%D0%B0-hambara/


Akşam içinse hedefimiz geleneksel bir mekanda Bulgar yemeği yemek. Bu konuda Sofya çok seçenek sundu bize ama hosteldekilerin önerileri ve içgüdülerle Pod Lipite'de karar kıldık. Bulgarca "Ihlamurlar Altında" manasına gelen restoranda iki kişi olduğumuz için yer ayırtma gereği duymadık ama daha kalabalık gelen grupların rezervasyon yapmasında fayda var. Tavsiye üzerine önce Bulgarların meşhur salatası "şopska" ve garsonumuzun tavsiyesine güvendiğimiz erikli Bulgar rakiası sipariş ediyoruz. Üstüne ününü gelmeden duyduğumuz mantar tabi ki sipariş ediyoruz. Tereyağlı olarak sahanda pişirilen mantar cidden dip düşürücü. Ana yemek olarak söylediklerimizi ise nasıl bitireceğimizi kara kara düşünürken, kibar garsonumuz sağ olsun birini iptal ediyor. Bu rahatlama ile de kendisinin önerisi olan sebzeli güveçte karışık et yemeğini afiyetle yiyoruz. 

Rakia hakkında: http://www.findbgfood.com/rakia.htm
Sofya'da ne içmeliyiz? : http://www.kashkaval-tourist.com/10-bulgarian-drinks-must-try/ Pod Lipite: http://www.eatstaylovebulgaria.com/en/portfolio/pod-lipite-bulgarian-restaurant/


Sofya'daki ikinci günümüz Rila Manastırı'nda geçiyor, akşamında ise aslında açık hava şubesi de olan ama mevsim sebebiyle kapalısını tercih ettiğimiz Skarabar'da karışık ızgara et tabağı sipariş ediyoruz. Pod Lipite'den sonra daha modern bir yer Skarabar. Menüsü de yalnızca ızgara et üzerine kurulu olduğu için vegan/vejateryanlar için pek uygun bir yer olmadığını da belirtmek isteriz.

Skarabar: http://www.skarabar.com/

İkinci gün sabahtan akşama Rila Manastırı ve Boyona Kilisesi'ni gezdiğimiz için listemizdeki her şeye tik atamıyoruz. Şehir merkezinin biraz dışında kalan Sosyalist Sanat Müzesi soğuk savaşın sona ermesi ile artık kullanılmayan heykelleri barındıran bir açıkhava müzesi. 17:30'da kapandığı için buraya yetişemiyoruz. Bir de önce çizgi karakterlere sonra da pembeye, en son da Ukrayna bayrak renkelerine boyanan bahtsız Rus Ordu Anıtı'nı da görün deriz.
Heykel konusunda diğer bir ilginç husus ise Sosyalist Sanat Müzesi'ne kaldırılan Lenin heykeli yerine dikilen Azize Sofya heykeli tartışmaları. 2000 yılında yapılan bu heykel dekolteli olması sebebiyle muhafazakar kesimin tepkisini çekmiş ve tartışmalar 15 yıldır sürüp gidiyor.

Sosyalist Sanat Müzesi: http://www.inyourpocket.com/Bulgaria/Sofia/Sightseeing/Museums/Museum-of-Socialist-Art_87269v
Çizgi karakterli hali: http://www.dailymail.co.uk/news/article-2004814/Is-bird-Is-plane-No-Superman-friends-painted-Soviet-statue-Banksy-Bulgaria.html
Pembe hali: http://www.theguardian.com/world/2013/aug/21/soviet-army-monument-pink-painted-bulgaria
Ukrayna bayraklı hali: http://www.bbc.com/news/world-europe-26346901
Azize Sofya Heykeli: http://www.sofia-guide.com/attraction/saint-sofia-statue/


RILA MANASTIRI



Gelelim Rila Manastırı ve Boyana Kilisesi turuna. Sofya'ya gitmeden http://www.rilamonasterybus.com/ ile ödememizi yaparak işimizi garantiye alıyoruz. A. Nevski önünde 9'da buluşup, 2,5 saatte Rila'ya varıyoruz. Rehberimizin açıklamaları ile Rila hakkında ne varsa öğreniyor, Türk olduğumuz için Osmanlı'ya dair verilen bilgilerde bilirkişi tadında kafamızı sallıyor, rehberimizi onaylıyoruz (aslında yanlış yapıyoruz*). Manastır kompleksinde Osmanlı esintileri çok açık ama bizi asıl büyüleyen kilise iç ve dış duvar resimleri ve mimarisi. Bulgarlar, Yunanca yazılan İncil'i okuyamayınca çözümü İncil'i duvarda resmetmekte bulmuşlar. Böylece de şahane bir kilise meydana gelmiş.



Rehberimizin bize tanıdığı boş zamanın en önemli ayağı öğle yemeği. Manastır çevresinde zaten çok seçenek yok, biz de boş bulduğumuz yere oturuyoruz. Menü gelince sipariş veriyoruz ama garsonumuz beğenmiyor, "siz bana bırakın" diyor, el mahkum ona uyuyoruz. Emrivaki bir şekilde gelen but karşısında da kendimizi handa yemek yiyen Bizanslı gibi hissediyoruz. Dışarıdan nasıl göründük bilmiyorum ama garsonumuza seçimi konusunda hak veriyoruz sonuçta. Bunun üstüne de rehberimizin tavsiyesi üzerine bizim pişiden farkı olmayan mekitsi ile ağzımızı tadlandırıyoruz.



Rila Manastırı: http://www.rilamonastery.pmg-blg.com/Home_page_en.htm
Boyana Kilisesi: http://www.boyanachurch.org/
Mekitsi (Pişi): http://www.food.com/recipe/mekitsi-bulgaria-483109





*: Nasıl İngiltere'de trafik tersten akıyorsa, Bulgaristan'da da onay ve red amaçlı yapılan baş hareketleri de bildiğimizin tam tersi. O yüzden kafa karışıklığına mahal vermemek adına siz siz olun başınızı sallamayın.

Bulgaristan'da EVET ve HAYIR: http://goeasteurope.about.com/od/bulgariaandthebalkans/qt/yesandno.htm


BOYANA KİLİSESİ



Rila Manastırı sonrası yol üstünde durup, çam balı alıyoruz. Ardından da Sofya'nın sırtını yasladığı Vitosha eteklerine kurulu Boyana Kilisesi'ne yollanıyoruz. Giriş parası ödediğimiz bu Kilise'nin önemi içerisindeki duvar resimleri. Zamanında zarar gören duvar resimleri üzerine yenileri yapılınca çift katman oluşuyor. Geçen zaman sonunda her iki tabakayı bir arada görmek ise Boyana'yı özel kılıyor. Ancak fotoğraf çekilmesine izin verilmediği için kilisenin içine ait bir görsel paylaşamıyoruz. Ayrıca kilise içine tek seferde 8 ziyaretçi alındığını da belirterek klostrofobisi olanları uyarıyoruz. 

Kilise içi görseller için: http://bulgariatravel.org/en/object/11/Boyanski_cherkvi 
http://www.sofia-guide.com/attraction/boyana-church/




Hamiş: Sofya sokakları ve caddelerinde merdivenle çıkılan kulübeler göreceksiniz. Aman dikkat edin o kulübelerin içinden polisler çıkabilir, malum turistiz, sıkıntı yaşamak istemeyiz dil bilmediğimiz memlekette. Fakat Spottedbylocals der ki; Angel Kanchev caddesi 47 numaradaki  polis noktası artık aktif olmadığı için, içmeye gelen Sofyalılar ile burada sosyalleşme imkanı bulabilirmişiz.






Sofya'da yapılacaklar listesi: http://flipfloppeople.com/Top-Ten-Things-To-Do-183
36 saatte Sofya: http://www.nytimes.com/2012/09/02/travel/36-hours-in-sofia-bulgaria.html?_r=0
Sofya'nın alışveriş caddeleri: http://www.all4sofia.com/shopping-streets-and-open-markets/