Bulgaristan'daki 3. günümüz rota Plovdiv. Erkenden kalkıp, Plovdiv'e kalkacak otobüsümüz için Sofya otobüs terminaline geçiyoruz. Her ne kadar trenle Plovdiv'e ulaşmak mümkün ise de; eski ve yavaş trenlerle yolculuk yapmaktansa iki saatte otobüsle Plovdiv'e varmayı tercih edioruz. Plovdiv'e varınca da ilk iş gar ile şehir merkezi arasında bulunan Ivan Vazov caddesindeki My Guest Room'u bulmak oluyor. Binasına bayıldığımız guesthouse'un bize sunduğu çatı katına ve balkonuna ise hayran kalıyoruz. Neyse odayla fazla oyalanmaksızın kendimizi Plovdiv sokaklarına bırakıyoruz.
Tren saatleri için: https://en.rail.cc/train-connection/sofia-plovdiv/bulgaria/980
Otobüs saatleri için: http://avtogari.info/search_en.php?start=%D0%9F%D0%9B%D0%9E%D0%92%D0%94%D0%98%D0%92&end=%D0%A1%D0%9E%D0%A4%D0%98%D0%AF
Plovdiv'de de "freesofiatour"un kardeşi "freeplovdivtour"a katılmayı ihmal etmiyoruz. Ancak tur 2'de başlayacağı için biz öncesinde biraz dolanmaya başlıyoruz. İlk hedefimiz de Bayan Pek Yer'in favorisi olan Plovdiv Pazarı. Eski şehirin eteklerine kurulu pazarı bulmak zor olmuyor. Burası çok büyük bir alana kurulmasa da taze sebze-meyveler bize yetiyor. Ardından dibine kadar geldiğimiz oldtowna tırmanışa geçiyoruz.
Sokaklarına girmemizle birlikte bizi cumbalı ve çok katlı Osmanlı evleri karşılıyor. Ahşap, cumbalı evlere imrenerek bakıyoruz çünkü bir çoğunu koruyamadık biz Türkiye'de. Gerçekten iyi muhafaza edilmiş bir oldtown. Arnavut kaldırımlı sokaklarda gezinmek inanılmaz keyifli. O yüzden rahat edeceğiniz bir ayakkabı tercih edin deriz. Yoksa Plovdiv sokaklarında bilek burkulması sonucu kötü anılar edinebilirsiniz. Neyse, biz oldtownun derinlerine girme işini fazla abartmadan turumuzun başlayacağı şehrin meydanına doğru dönüşe geçiyoruz.
Postanenin bulunduğu meydanda diğer katılımcılarla buluşarak turumuz başlıyor. Antik Roma döneminden kalma eserler eşliğinde turumuz Plovdiv'e damgasını vuran simalar ve olaylarla devam ediyor. Çeşitli anektodlar eşliğinde Plovdiv kazan biz kepçe geziyoruz. Örneğin İstanbul'u da mesken tutan Pierre Loti'nin kaldığı konağı görüyoruz. Sonra Knyaz Aleksandar I caddesi üzerindeki Deli Miljo ve amfitiyatroda bulunan kemancı Sasho'nın hikayelerini böyle öğreniyoruz. Kemancı Sasho'nun hikayesi biraz iç burkucu. Sasho'nun, Plovdiv’i ziyaret eden bir Sovyet komutanına yaptığı şakadan sonra ortadan kaybolduğu rivayet ediliyor. Ancak Plovdivliler çok sevilen Sasho'yu unutmayıp, bu heykelle ölümsüzleştiriyor. Miljo ise Plovdiv'in delisi.
Plovdiv'deki heykeller: http://www.plovdivguide.com/_m1699/Photo-Galleries/Monuments---Plovdiv-28
Antik dönem demişken cidden Plovdiv'de toprağı kazsan arkeolojik esere denk geliyor insan. Ki şehrin simgesi olan amfitiyatro 1970lerde tesadüfen bulunuyor. Ana cadde ortasında bulunan Roman Stadyumu'nun kalıntıları da muhtemel cadde üzerinde bulunan binaların temellerinde yatıyor. Bu ise tesadüfen bir binanın inşaatı sırasında ortaya çıkıyor, ancak caddedeki çift taraflı mevcut binalar sebebiyle stadyumun kalanı hala yeraltında. Ana meydanın arkasında bulunan Roma Forumu'nda ise kazılar hala devam ediyor. 2019 yılında Avrupa Kültür Başkenti olacak Plovdiv'de zaten restorasyon çalışmaları hızla sürüyor.
Amfitiyatro hakkında: http://bulgariatravel.org/en/object/7/Antichen_teatyr_Plovdiv
Roman Stadyum hakkında: http://ancient-stadium-plovdiv.eu/?l=2
http://bulgariatravel.org/en/object/305/rimski_stadion_plovdiv
Roma Forumu hakkında: http://www.romanplovdiv.org/en/forum-and-odeon/4
Turumuz Roma Dönemi'nin ardından oldtowna adım atmamızla, köşklere ve buradaki yaşam hakkında bilgilerle devam ediyor. Tura katılmazsanız da bu bilgileri Etnografya Müzesi ve Tarih Müzesi'ni de gezerek edinebilirsiniz. Biz bilgiye doymadığımız ve hayran kaldığımız evlerin de içini görebilmek adına cüzi ücretler ödeyerek bu iki harika köşkü geziyoruz. Ben müzeye doymam diyenlere ise diğer önerilerimiz Arkeoloji Müzesi ve Mozaik Müzesi.
Etnografya Müzesi: http://ethnograph.info/front/index.php
Tarih Müzesi: http://www.historymuseumplovdiv.org/
Artık turumuzun sonuna doğru yaklaşıyoruz. Oldtownun göbeğindeki Hisar Kapı ve St. Constantine ve Helena Kilisesi'ni geçerek Plovdiv'in 7 tepesinden biri olan Nöbet Tepe'ye ulaşıyoruz. Şehri ve diğer tepeleri de görebildiğimiz bu nokta ile tur noktalanıyor. Yaz mevsiminde tur 6'da başladığı için bir de burada gün batımı manzarasının tadı çıkarılıyor. Turumuz sona erince kapağı Saborna caddesindeki antika dükkanlarına ve hediyelik eşya mağazalarına atıyoruz. Bayan Pek Yer'in burada gözü dönüyor. Yünden minik bir kuzu, emaye minik bir tava ve kurmalı retro bir oyuncak ise bizimle beraber İstanbul'a geliyor.
Plovdiv'in 7 tepesi: http://www.seyyahca.com/2014/04/balkanlarin-yedi-tepeli-sehri-plovdiv/
Panoramik Nöbet Tepe: http://plovdivbg.info/objects/nebettepe-nebet-hill/?lang=en
Sabahtan beri dere tepe gezdiğimiz için karnımız acıkıyor. Hedefimiz Sirkeci'nin meşhur Filibe Köftesi'nin kökenine inmek. Ama acı bir şekilde tecrübe ediyoruz ki Plovdiv'de köfteci filan kalmamış. Biz de yerel halkı takip ederek Alex Foods'ta döner yiyoruz. Akşam içinse rotamız herkesin ortak paydası olan Dayana. Sahat Tepe eteklerinde bulunan Dayana etseverler için bir cennet. Menüsünde boğulduğumuz için et siparişini garsonumuza bırakıyoruz. Ancak bir Balkan klasiği "şopska salatası" ve Sofya'da hayran kaldığımız mantardan sipariş etmeyi ihmal etmiyoruz.
Dayana menüsü: : http://en.dayanabg.com/wp-content/uploads/2014/09/dayana_en.pdf
Sahat (Saat) Tepe: http://www.bulgariainside.eu/en/articles/Sahat-Tepe,-Plovdiv/960/index.html
Kapana hakkında: http://www.bulgariainside.eu/en/articles/Kapana,-Plovdiv/959/index.html
Apartment 101: http://www.inyourpocket.com/Bulgaria/plovdiv/Bars,-Clubs-and-Discos/Bars/Apartment-101_128564v
Art News Cafe: https://bg-bg.facebook.com/artnewscafe
Ale House: http://www.mydestination.com/bulgaria/restaurants/190984/ale-house-plovdiv#
Plovdiv'deki ikinci günümüzde ise sevgili arkadaşımız Can'ın tavsiyesi ile çevredeki görülmeye değer yakın rotaları ziyaret ediyoruz. Ancak bizde araç olmadığı ve toplu taşıma ile bu rotayı yapmak imkansız olduğu için umutsuzca Plovid Turizm Bürosu'na danışıyorum. Bize Dan Travel'i öneriyorlar. Sabah guesthousemuzdan alınmak üzere kişi başı 26 €'da anlaşıyoruz.
Dan travel: http://www.dantravel.bg/en/
İlk güzergah 1450 rakımda bulunan bir doğa harikası. 1 saat 45 dakikalık muhteşem bir doğanın içinden geçmek suretiyle Wonderful Bridges'e ulaşıyoruz. Bulgarların Chudnite Mostove dediği bu devasa kaya ve onu oyarak köprü oluşturan nehre hayran kalmamak imkansız. Ağzımız açık kalarak ikinci rotamız olan Bachkovo Manastırı'na doğru yola koyuluyoruz. Rodop dağlarından inerek 1 saatte Chepelare nehri kıyısındaki manastıra ulaşıyoruz. Bol bol oksijen aldığımız için karnımız acıkıyor. Rehberimiz manastır sonrası nehir kıyısında yemek yiyeceğimizi müjdeleyince adımlarımızı hızlandırıyoruz. Rila kadar devasa olmayan ama duvar resimleri ile yine büyüleyen bir manastır ile karşılaşıyoruz. Ancak yaşanan bir yangın sonucu kilise içindeki resimler hasar görmüş ve kararmış. Yine de görülmeye değer. Aman dağın suyundan içmeyi eksik etmeyin.
Chudnite Mostove/Wonderful-Marvelous Bridges: http://bulgariatravel.org/en/object/59/chudnite_mostove
Bachkovo Manastırı: http://bulgariatravel.org/en/object/347/Bachkovski_monastery
http://www.bulgariamonasteries.com/en/bachkovo_monastery.html
Manastır sonrası rehberlerimiz bizi Djamura 2'ye götürüyor. Hazır nehir kıyısına gelmişken, dere balığı sipariş etmeye karar veriyoruz. Lezzetine doyum olmaz bir yemek oluyor bizim için. Sonrasında da manastır yoluna dizilmiş hediyelik eşya dükkanlarına uğruyoruz. Sanat eseri gibi resmedilen baharatlara kayıtsız kalamıyoruz. Rehberimizin övgülerine mazhar olan Rodop Dağları'ndan toplanan şifali bitki çaylarını da denemek için alıyoruz. Bayan Pek Yer'in üşüyen ayakları için ise kök boyasından el örgüsü patikler can simidi gibi yetişiyor.
Son durağımız Asen Kalesi. Rodop dağları ile Plovdiv'in bulunduğu ovanın tam ucuna kurulan bu acaip yerleşimin, bir de bu kadar yükseğe inşa edilmesine şaşırmamak elde değil. Kalenin sevgili rehberi eşliğinde buradaki yerleşimden kalanlar ve kalenin tarihçesi hakkında bolca malumat alıyoruz. Bir çok savaşa göğüs geren kalenin en can alıcı tarafı ise günümüze kadar ulaşan kilisesi. İçinde bulunan ikonalar zarar görmüş olsa da kalenin en tepesinden kilise ve ardındaki manzarayı izlemek keyif verici. Sonuçta üç ayaklı turumuzun sonuna geliyoruz ve rehberlerimiz ile otelimize varınca vedalaşıyoruz. Artık İstanbul'a dönüş vakti.
Asen Kalesi: http://bulgariatravel.org/en/object/19/asenova_krepost
Ufak bir not... Pul meraklıları ana meydandaki postanenin pul köşesini mutlaka ziyaret etmeliler. Biz Bayan Pek Yer ile alla beni pulla beni modunda her seyahatimizde kartpostal atmayı eksik etmediğimiz 14 kişilik listemiz için güzel güzel pullar seçtik. Hatta bazısına kıyamadık, etinden sütünden faydalandık.
Sokak sanatı konusunda çok çeşit sunamıyor Plovdiv. Sofya'da olduğu gibi renkli elektrik kutuları ile karşılaşıyoruz. Ancak asıl ilgimizi çeken ise şehrin simge ismi Hristo Botev'e ithaf edilen büyük mural.
Plovdiv mimarisi hakkında: http://plovdivcity.blogspot.com.tr/
Resmi Plovdiv turizm sayfası: http://www.visitplovdiv.com/en
Bulgaristan turizm sayfası: http://bulgariatravel.org/en/official_tourism_portal
Antik Roma Dönemi için: http://www.romanplovdiv.org/en
Plovdiv hakkında her şey: http://www.inyourpocket.com/Bulgaria/plovdiv
Plovdiv haritası için: http://www.plovdiv.bg/wp-content/uploads/2012/10/22.11.2014_b_%D0%BB%D0%B8%D0%BD%D0%BA%D0%BE%D0%B2%D0%B5.pdf